Hepimizin iyi göründüğü ama içten içe yorulduğu bir dönemdeyiz.

Hayatı dışarıdan izlemeye ne kadar alıştık. Farkında mısınız? Kendimizi kandırmayalım. Her şey göründüğü gibi değil. Hatta çoğu zaman, gördüklerimiz aslında görmek istediklerimizden ibaret.

Şu dönemde hepimiz dışarıdan iyi görünüyoruz. Ama içten içe yorgunuz. Bitkiniz. Belki kırgınız. Hayatı sanki bir sinema perdesinden izliyoruz artık. Başrolde hep bir ben iyiyim var. Ama rolümüz içimizde dönen gerçek senaryoyu hiçbir zaman tam yansıtmıyor. Artık insanların yüzüne değil maskesine bakıyoruz. O yüzden sahne çok güzel görünürken perdenin arkasında biriken gözyaşlarını göremiyoruz.

Bir kahkahanın bazen en büyük acının makyajı, kalbimizin en zarif yalanı olduğun göremiyoruz. Herkes güçlü, herkes pozitif. Hep çok şükür, iyiyim. Ama perde arkasında ne kadar da yorgunuz. Mutluymuş gibi yapmaktan bıkmışız. İçimize dert basmış ama dışımıza filtre takıyoruz. Sosyal medyada neşeli gülümseyen yüzlere bakıp ne güzel hayatlar sanıp özeniyoruz. Ama işte mesele tam da burada başlıyor.

Bazı dertler çığlık atmaz tweet, story paylaşmaz ki.

Sadece içimizde usulca göç eder. Drama queen etiketi yapıştırmaya pek bir meraklıyız. Hatta öyle ki depresyona bile zarif hüzün adını takmışız. Sanki şiir kitabıyız. Kendimize ne zaman dürüst olduk?

Ne zamandır gülüyoruz ama içten değil?

Ne zamandır güçlü duruyoruz ama aslında her şeyi omuzlamaktan omuzlarımız çökmüş?

Ne zamandır ağlamıyoruz, çünkü ağlamanın bile zamanı olmadı mı?

Hayat denen bu dev sahnede herkes rolünü ezberlemiş gibi.

Bir iyiyim ezberi dolaşıyor ağızlarda. Artık kendimizle yüzleşme vakti.

Öyleyse bir daha birini gördüğümüzde kahkahasına değil, gözlerinin kenarına, gülümsemesine değil, dudaklarının titreyip titremediğine, sakinliğine değil gözbebeklerindeki fırtınaya bakalım. Görmek sadece bakmakla olmaz.

Çünkü gerçek şeyler gözle değil yürekle görülür. Belki de bu dünyanın en büyük cesareti herkes sahte gülümserken gerçek acımızı inkâr etmeden, yalnızlığımızı saklamadan, yorgunluğumu filtrelemeden

Ben aslında iyi değilim diyebilmektir. Cesaretle gerçek kalmayı seçenlere selâm olsun.

Görünene değil, derine bakanlara, perdeye değil sahne arkasına yürüyenlere, gerçeği duymaya, görmeye, hissetmeye cesareti olanlara. Burada devreye en eksik ama en kıymetli beceriniz empati giriyor. Düşünün, eğer bir günlüğüne bile olsa, insanların içinden geçenleri duyabilseydik. Sadece gözlerini değil içini görebilseydik. Dünya bambaşka olurdu. Belki daha sessiz. Ama kesinlikle daha gerçek. Bazen en büyük ihtiyaç acımızı gören bir çift göz, yüreğimize değen tek bir dokunmuştur. Çünkü unutmayalım. Gerçek şeyler gözle değil yürekle görülür.

İyi görünmeye çalışan bir dünyada da gerçek kalmak da cesaret ister. Gelin görünene değil, derine bakalım. Çünkü orası çok daha gerçek ve çok daha güzel.