Deneyimli Siyasetçi Mustafa Sarıgül’ün sık kullandığı bir etikettir #affettürkiyem. Sarıgül cezaevlerinin önüne gider af çağrısı yapar, o anları sosyal medya hesabından paylaşır.
O paylaşımın yorumları da güvercin emojileriyle dolar, mahkum yakınları cezaevlerindeki yakınları için af ister. Mahkum yakınları sosyal medyayı çok aktif kullandığı için birçok siyasetçi de ‘burada oy potansiyeli var’ diyerek af çağrıları yapmaya yeltenir, ancak toplumun buna tepkisi sonrası geri adım atarlar.
Gerçekten bugün cezaevlerinde kalan, zor şartlarda yaşamaya mecbur bırakılan kader mahkumları var. Canını korumak, ailesini korumak için suç işlemek zorunda kalanlar var. Ticarethanesine çökmeye çalışan mafya gruplarıyla mücadele ederken cezaevine düşenler var. İftiraya maruz kalanlar, borcunu ödeyemeyenler, yargılaması tutuklu olarak devam edenler, daha neler neler… Yine de kimse kendi adaletini sağlamaya çalışmamalı, kimse kendi adaletini sağlamaya mecbur da bırakılmamalı.
Gerçek kader mahkumlarını bir tarafta tutarak devam edecek olursak birkaç haftadır af konusu gündemde. Bu sürede Gaziantep’te bir taksici ölümüne bıçaklandı. Mattia Ahmet Minguzzi’nin öldürüldüğü bıçak suç aleti sayılmadı. Diyarbakır’da bir baba ve 15 yaşındaki oğlu elleri bağlanıp yakılarak öldürüldü. Bir sözde baba öz kızını tecavüzle tehdit etti. Kadınlar öldürüldü.
Suçlular ve suça yatkınlığı olanlar cüretlerinin doruklarında yaşıyor.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan birçok kez genel af konusuna kapıyı kapatmıştı. Bu tavrı da toplumun birçok kesiminden takdir almıştı. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız da biliyor ki cezalandırılmamış suç kadar cesaret verici bir şey yoktur.
Vergi ödüyoruz; eğitimi özel okullardan, sağlığı özel hastanelerden alabiliyoruz. Adaleti bekleyebileceğimiz özel bir kurum yok. Bu yüzden çok hassas bir konu.
Tabi bir de imar affı konusu var. Başka bir deyişle imar barışı. Ya da tapu sorununun çözülmesi. Ne kadar tatlı laflar değil mi? Af, barış, sorun çözmek… Bu masum sözlerin altında; devlet arazisine çökmek, hiçbir kurala uymayan yapılar inşa etmek, seçim zamanlarında tapu almak, o yapılarda nesiller boyu oturmak, yıllar sonra da bir müteahhitle anlaşıp yapıyı yıktırarak yeni yapılaşma ile fahiş rant elde etmek var.
Birileri bu rantı elde ederken diğer tarafta da gariban Anadolu köylüsü elindekini avucundakini birkaç göz odalı evim olsun diye harcıyor. Kıt kanaat geçiniyor. Ya da ömür boyunca kira ödemeye mecbur kalıyor.
Hani o televizyonda izlerken üzüldüğümüz, dozerlerle yıkılan evler, gözyaşı döken kadınlar, evini yıktırmamak için direnen adamlar var ya… İşte onlar devletin malına yani beytülmâle yani senin, benim, hepimizin, kamunun malına çökenlerdir. Uyanık olalım…
Çökmek demişken bir de Türkiye’nin sahillerine çöken, birçoğu da mafyalaşmış grupları dillendirmek gerekiyor. “Aman canım kaç kişi tatile gidebiliyor sanki? Hem biz Afyon’dayız. Bize ne sahillere kim çöktüyse” dediğinizi duyar gibiyim. Bu mafyalaşmış grupların Türkiye’ye farkında olmadığınız çok büyük zararları var.
Af, imar affı, sahillere çöken mafyalar… Tüm bu konuları Medya03 YouTube kanalında yapacağımız Gündeme Dair programında Hüseyin Tutumlu Hocam ile değerlendireceğiz.