Bazı yolların haritası yoktur,

Ama niyeti yoldan kıymetlidir.

Ben de bu köşeye öyle geldim:

Her kelimemle hem kendime,

Hem de sizin gönlünüze dokunmak niyetiyle...

Burası sadece bir yazı köşesi değil,

Bir durup “Ben de böyle hissediyorum galiba” deme yeri.

Kimi zaman birlikte güleceğiz,

Kimi zaman aynı suskunluğun içinde buluşacağız.

Hazırsanız, ilk Hülyalıca yazımla başlıyorum.

Kelimeler hazır. Gönlünüz neredeyse, oradayım.

İşte o meşhur cümle. Herkesin cebinde hazır. Ama prospektüsü kayıp! Söyleyen çok da açıklayan yok! Ne zaman etki eder acaba?

Sabah mı içmeliyiz? Akşam yatmadan mı?Tok mu alınır, aç mı? Yanına ne lazım yoksa gözyaşı mı? Yan etkileri var mı? Uyku yapıyor mu? Aşırı geçmişe daldırıyor mu? Ya da tam tersi durduk yere ağlama krizleri mi yapıyor? Onu da kimse söylemiyor!

Hadi geçtim kullanım talimatını. Hiç kimse şu “etki süresi”ni yazmamış mesela!

‘Zamanla geçer’ diyorlar İnandırılmışız çünkü. Başka şansımız yok.

Sabrı da biz büyütüyoruz, yarayı da. Sabır dediğin şey de marketten alınmıyor ki! Peki şu yaralara ne demeli. Bildiğin ev arkadaşı. Hiçbir yere de gitmiyor. Çöreklenmiş içimize hem de çapraz bağdaş kurmuş oturuyor

Arada da ağladıkça ninni

Söyleyip susturuyoruz.

Kimi zaman sarıp sarmalıyor.

Bazen de düşman gibi yakıyor. Gün be gün biraz daha büyüyoruz o acının içinde. Ama biz yine de

Ona güvenmeye devam ediyoruz.

“Zamanla geçer” diyenlere kızmamak lazım.

Belki ne zaman geçtiğini onlarda bilmiyorlar. Ama senin geçebileceğine inanıyorlar. Zaman bazen ilacın kendisi değildir.

Ama iyileşmeyi kabul ettiğin andır. İşte o an zaman çalışmaya başlar. Acı yerinde dursa da biz o yeri terk ederiz. Yürümeyi öğrenmiş, gülüşünü yara bandı gibi takan birisi.

Güçlü değil belki ama yıkılmamış hâlâ ayakta.

Kendine merhem olan birisi.

O yüzden biri size “Zamanla geçer” dediğinde

Kızmayın. Gülümseyin.

Çünkü artık biliyoruz ki her şey geçmiyor. Bazı şeyler içine yerleşiyor. İçine işliyor. Ne kadar büyüdüğünü hatırlatıyor. Dönüştürüyor.

Kendi alkışımı duymayı öğretiyor.