Bir gün biri çıkıp da sevgi gökten düşer mi? diye sorsaydı bize gülümserdik muhtemelen.

Ama öyle toz pembe masalların gülümsemesi değil de keşke sadece düşmekle kalsaydık dercesine yorgun ama inatçı bir tebessümle. Çünkü sevgi gökten düşmez. Bilakis dala çıkma cesaretidir. Hem de kalbimizin kolunu riske takıp çıktığımız bir yolculuktur.

Bazı dallarımız geçmişimize yaslanmıştır. Kimisi çocukluk travmamızla kırılmıştır. Bazısı unutulmayanın izini hâlâ taşıyordur. Yine de çıkarız.

Yara izinden bile çiçek çıkaranlardanız. Bizim sevgimiz düşme garantili ama vazgeçmeme sözleşmelidir. Hem de bir bakışa, bir gülüşe, bir günaydın mesajına tırmanırız. Sanki kalbimizde yükümüz yokmuş gibi. Sanki dallarımız daha önce hiç kırılmamış gibi.

İşin ironisi de bu tırmanışa başladığımızda kimse de bize ne yürekli ne cesursun demez. Düştüğümüzde o meşhur laflarla sıraya girerler. Ben demiştim

Başının dikine gittin. Ne işin var dı orada? Sanki sevmek düşme riskine rağmen yukarı çıkmak değilmiş gibi.

Sanki sevgi hep güvenli alanda yaşanacak bir duyguymuş gibi. Ama biz biliriz ki her sevgi bir tırmanıştır. Ve her seferinde umut ederiz. Oysa sevgi tırmanmaktır. Bir mucizeye, bir ihtimale, bir şansa. Belki bu kez dal beni taşır. Belki bu kez yalnız çıkmam. Belki sevdiğimle birlikte tutunurum diye. Ama olmadığında yine düşeriz. Yine. Yeniden. Her defasında içimizden bir parça daha kalır o ağaçta.

Belki de güven dediğimiz o incecik dalcık. Yine de vazgeçemeyiz. Çünkü insanoğlu gariptir. Kalbimiz mantıktan değil umut adlı inatçı şımarık çocuktan emir alır.

Bir gülüşe, bir yanlış anlaşılmaya bile umut bağlayacak kadar tutkuluyuzdur.

Bizi korkutan yükseklik değil yanımızdaki kişinin bizi yarı yolda bırakmasıdır. Düşe kalka sevsek te hiçbir sevdamız içimizdeki o yeniden deneme inadını öldüremez bir türlü. Güvendiğimiz her dal çatırdasa da biz hâlâ bakarız yukarıya. Sevgi gökten düşmez ama biz bazen o sevgi için gökyüzünü bile aşarız. Hani sevgi baharda açan bir çiçektir demişler ya aslında her mevsim açmaya çalışan bir inatçı çiçektir. Kışa inat rüzgâra kafa tutar. Sevgi her şeyi mümkün kılar mı? İşte bu sorunun cevabı her zaman mantıktan değil kalbimizin o en inatçı köşesinden gelir. Bütün düşüşleri, bütün bir daha yapmamaları, bütün artık bittileri bir mucize gibi siler. Aşkta yükseklik tehlikeli değil yanımıza aldığımız kişinin bizi taşımaya niyeti yoksa asıl tehlike oradadır.

Peki ya hep o daldan düşen biz miyiz gerçekten?

Yoksa kalbimizi taşıyamayanlar mı zaten o ağacın en zayıf halkası?