12 Eylül 1980 askeri darbesi mağdurlarından İnşaat Yüksek Mühendisi Ahmet Yılmaz Kasap darbe öncesi ve sonrasında yaşadığı zor günleri anlattı. Bir Cuma namazı çıkışı sonrası kendisini taşların, sopaların havada uçuştuğu bir ortamda bulan Kasap, Yaşar Özcivlez isimli arkadaşlarının Taşkışla koridorlarında 9 tane kurşunla şehit edildiği günleri anlattı.
CUMA NAMAZINDAN ÇIKTI KENDİMİZİ KAVGALI-GÜRÜLTÜ BİR ORTAMDA BULDU
Öğrencilik yıllarının ilk günlerinde yaşadıklarını anlatan Ahmet Yılmaz Kasap şunları söyledi: “1967 yılında İstanbul Çapa Tıp Fakültesini kazandım. Bir- bir buçuk ay kadar Çapa Tıp Fakültesine devam ettim. İstanbul Teknik Üniversitesinin neticesi belli olunca kaydımı oradan alıp İTÜ’ye geçtim. İTÜ’de daha iyi bir eğitim alacağıma inandığım noktasında öğrenime başladık. Ben Çapa Tıp Fakültesi öğrencisi olduğumdan FKB derslerini almaya başladım. O FKB derslerini alırken okulun açılış töreni yapılsın mı? yapılmasın mı? diye 2 grup çarpışıyor. Biz ne olduğunu bilmiyoruz, daha sonra taşlı sopalı kavgaya dönüştü. Kim neyi istiyor, kim neyi istemiyor onu da bilmiyoruz. Orada böyle bir kavgalı bir ortam oldu. Daha sonra taşların, sopaların havada uçuşmaya başlamasıyla biz oradan kaçtık.
Daha sakin olur düşüncesiyle İstanbul Teknik Üniversitesi'ne geçtik. Ama İstanbul Teknik Üniversitesine gittiğimde şunu gördüm. İstanbul Üniversitesi daha rahatmış, İTÜ daha sıkıntılı bir yermiş, onu gördüm. 1967 yılında İTÜ’de Taşkışla da eğitime başladık ama işte bir cuma namazına gitmek mesele oldu. Cuma namazından çıktığımızda kavgalı-gürültülü bir ortamda kendimizi bulduk okula giremedik, içeriye almadılar. Böylece öğrencilik hayatımda ilk tartışmalı kavgalı ortamı başlamış oldu.”
YAŞAR ÖZCİVLEZ 9 KURŞUNLA ŞEHİT OLDU
İTÜ Harita Bölümü’nde okuyan ülkücü Yaşar Özcivlez’in Taşkışla koridorlarında 9 kurşunla şehit edildiğini anlatan Kasap şunları söyledi:
“1967 yılında üniversiteye başladığımda öğrenci temsilciliği seçimleri de arkasından geldi. Öğrenci temsilciliği seçimlerinde 3 grup çıktı. Milliyetçi Toplumcular olan grubun içinde ben de varım. Orada bizim seçtiğimiz arkadaşımıza oy vermeye çalışıyoruz, gırtlağımıza kadar bu işin içine girmiş olduk. Üniversitede okula sokmama, derslere almama, İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki haklara sahip olmama noktasına doğru bizi sürüklediler. İşin ucunda ölüm, kavga, sopa, dayak vardı. Böyle bir durumla karşı karşıya geldik. 1967’den sonra artık her geçen yıl daha zorlanarak sürmeye başladı. 1967 yılında öğrenci temsilciliği seçimini aşırı sol grup aldı.
Onlar o hakkı elde edince! sosyal demokrat grup ve biz artık ses çıkaramaz vaziyete düştük Okulda. Hiçbir hakkımızı savunamıyoruz. Hiçbir isteğimiz olmuyor. Giderek derslere girememe, okulda imtihanlara girememe gibi hadiselerle karşı karşıya kaldık. Hatta bizimle beraber başlayan bazı arkadaşlar İstanbul Teknik Üniversitesi'nden kaydını alıp Teknik Üniversiteye bağlı başka okullara kaydırıldı. Onlar o şekilde eğitimlerini devam ettirebildiler. Biz gerçekten çok fazla sıkıntılı dönem yaşadık. 70’li yıllara gelindiğinde Yaşar Özcivlez diye Harita Bölümünde okuyan çocuğun hocası beni çağırdı. ‘Sen bunun velisi ol, buradaki bütün hareketlerini sen kontrol et, sen sorumlusu’ ol dedi. Yaşar Özcivlez, Taşkışla koridorlarında 9 tane kurşunla şehit edildi. Bu tür olaylar sadece İTÜ’de değil, tüm okullarda devam ediyordu.”
TÜRKİYE’DE HER TARAF KAN REVAN İÇİNDEYDİ, 12 EYLÜL’DE ŞAK DİYE DURDU
12 Eylül’e kadar Türkiye’nin her tarafında kan aktığını ifade eden Kasap sözlerini şöyle sürdürdü: “1980 yılında ben Afyon'da İnşaat Mühendisi olarak çalışıyordum. Biz ülkücü hareketin bize yol gösterdiği Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği, Milliyetçi Hareket Partisi ve buna benzer kuruluşlarda gençleri bilgilendirmeye, derslerinde hem de fikri misyonlarını kazanmaları yönünde çocuklarla çok ilgilendik. 1980 darbesi olduğunda benim dikkatimi çeken çok enteresan hadise şu oldu: 11 Eylül'de kan gövdeyi götürüyordu. Türkiye'de her taraf kan revan içindeydi. Her gün trafik kazaları oluyormuşçasına sayısız öğrenci ölüyordu. 11 Eylül'de böyle ama 12 Eylül'de şak diye durdu. Nasıl durdu? yıllardan beri oluk gibi kan akarken 11 Eylül'e kadar böyle de 12 Eylül'de neden birden durdu?. Hatta arkadaşlarıma da sormuşumdur, neden durdu? nasıl durduruluyor? nasıl oluyor? Gençler birbirlerini öldürüyordu. Nasıl oldu da 12 Eylül olunca birden bıçak gibi kesildi çatışmalar?”
BİRİLERİ BU İŞİ BAŞLATTI, BİRİLERİ DE DURDURDU
67-68 kuşağının çok akıllı, çalışkan öğrencilerin olduğu bir kuşak olduğunu ifade eden Kasap şunları söyledi:
“67-68 dediğimiz devre çok çalışkan bir devre. Çok akıllı, birikimi yüksek, çalışkan öğrencilerin olduğu bir devre. Bunlar o devrelerde sadece bizde değil, sol kuruluşlarda da bizim gibi insanlar var. O yıllardaki gençlik potansiyeli mükemmeldi. Bu mükemmel gençliğin yetişmesini belki de istemiyorlardı. Başarılı olsun istemiyorlardı. Ülkenin kalkınmasına, ülkenin ilerlemesine, ülkenin daha iyi noktalara gelmesini istemiyorlardı. Belki burada dış güçlerin emperyal düşünceleri bunlara müsaade etmek istemiyordu. Tabii biz bunları göremiyoruz. O yıllarda görebilme imkanımız yok. Şimdi akıl yürüterek anlamaya çalışıyoruz. O yıllarda nasıl böyle olabiliyordu? Aynı sınıfta, aynı kalitede öğrenciler bir sınıftalar. Hepsi okuyup ülkeye yararlı bireyler haline gelmesi lazımken bu çocuklar birbirleriyle kavga ve birbirlerini öldürme noktasına gelebiliyorlardı. Oralarda büyük soru işaretleri var.
Biraz önce dediğim gibi 12 Eylül 1980 harekatı yapıldıktan sonra bir gecede bıçak gibi her şey durdu ve kesildi. Birileri bu işi başlatıyor. Birileri bu işi durduruyor. Bu kendiliğinden olmuyor. Kendiliğinden olabilmesi mümkün değil. Bu belli merkezler bunu kumanda ediyor idi. yani ben böyle tarif ediyorum.”
Programın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.