Moderatörlüğünü Kadir Kaplan’ın yaptığı programda suça sürüklenen çocuk kavramı ele alındı. Program konuğu akademisyen ve sosyolog Hüseyin Tutumlu; “Suça sürüklenen küçük çocuklar sosyal medyada gördükleri lüks araçlar, evler, gezmeler, vesaire bu şekilde yaşamayı tercih ediyor ve henüz genç oldukları için de ölümün ne olduğunun da çok farkında olmuyorlar.” dedi.
DEVLET BU KONUDA ACİLEN TEDBİR ALMALI
Toplumda suçun ve suçlunun cesaret bulduğu bir dönemden geçilmesi ve suç yaşlarının her geçen giderek 18 yaşın altına inmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Tutumlu, “İnsanların endişeleri gayet haklı ve yerindedir. Devletin en önemli görevlerinden bir tanesi güvenliktir. Güvenlik sadece dış güvenliği kapsamaz. Aynı zamanda ülke içerisindeki asayiş düzeni kapsar. Dolayısıyla insanlar özellikle büyük şehirlerde kendilerini tehdit ve tehlike altında hissediyorlarsa bu bir endişe, huzursuzluk hali oluşturuyorsa devlet bu konuda acilen tedbir almalı ve bunun önüne geçmelidir.”
KURALSIZ BİR DÖNEME GİRDİK
“Biz daha önceki programlarda da sizinle konuştuğumuz zamanlarda benzer konularda şunu ifade etmiştik.” diyen Tutumlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu anami hâllerinden Durkheim’in anomi kavramı var. Ortaya attığı, önceki düzenin yıkıldığı yeni düzenin kurallarının da henüz oluşmadığı dönemlerde kuralsızlık hakim olur. Suç örgütlerinin dahi belli bir düzeni vardır. Bu düzen yıkıldı. Yeni bir düzen de henüz inşa edilmedi. Dolayısıyla kuralsız bir döneme girdik.
Mesela önceki dönemlerde hiç rastlamadığımız küçük yaşta çocukların suç için kullanılması, hedef gözetilmeksizin birden fazla insanın canına kast edecek eylemler içerisinde bulunulması, otomatik uzun namlulu silahların suçta kullanılması, güvenlik güçlerine karşı bu suç örgütlerinin silah kullanması. Bunlar daha önce bizim görmediğimiz şeylerdi. Suç örgütlerinde de bunları göremezdik. Şimdi yoğun biçimde görüyoruz. Küçük yaştaki, genç yaştaki çocukların o hayata dair geleceğe dair bir beklentileri de olmadığı için o yaşayabilecekleri süre ne kadarsa, onu sosyal medyada gördükleri lüks araçlar, evler, gezmeler, vesaire bu şekilde yaşamayı tercih ettiriyor ve henüz genç oldukları için de ölümün ne olduğunun da çok farkında olmadıklarını düşünüyorum. Yoksa bu kadar kolay silaha davranmak veya silah kullanmak söz konusu olmaz diye düşünüyorum.”
CEZASIZLIK ALGISI SUÇU İŞLEYENLER AÇISINDAN TEŞVİK EDİCİ BİR UNSURA DÖNÜŞEBİLİYOR
Tutumlu, “Geleceğe dair herhangi bir beklentisi olmayan, özellikle eğitimde veya iş hayatında bulunmayan gençler üzerinde olumsuz etkide bulunuyor. Özellikle yine oradaki aktörlerin işledikleri eylemlerden ötürü hiçbir cezaya tabi tutulmaları bir noktada teşvik edici oluyor ve maalesef bizim şu anki gördüğümüz kadarıyla özellikle bu infaz yasası adı altındaki indirimler sonucunda birçok ağır suç, hak ettiği cezayı insanların içeride yatmasına mani oluyor. İnsanlara soruyorlar ne kadar ceza aldın? Yatarı ne kadar diyor. Böyle saçma şey olabilir mi? Yani bir suç işlemiş, bir hüküm verilmiş, o hüküm verildikten sonra diyor ki yatarı ne kadar? Böyle bir şey olur mu? Suç işlemişsin bunun neticesinde bir hüküm tesis etmiş mahkeme ve bunun yatarı dedikleri o infaz indirimi neticesinde cezaevinde kalacağı süre bunun daha altında. Böyle bir şey olabilir mi? Bu tip şeyler de teşvik edici olabiliyor. Çünkü cezasızlık algısı suçu işleyenler açısından teşvik edici bir unsura dönüşebiliyor.”
Tutumlu son olarak sözlerini, “Bir de şu çok acı verici bir şey. Bir suç işlenmiş, bu suç her şekilde sabit mahkeme bir türlü hüküm tesis edemiyor. Bunun için Cumhurbaşkanına, Adalet Bakanı'na ulaşmaya çalışırlar. Böyle bir şey olabilir mi? Bu utanç verici bir şey. Dediğim gibi Devletin en asli görevlerinden bir tanesi güvenlik bir suç işlenmişse güvenlik kuvvetleri yatar kolluk araştırır mahkemeye sevk eder mahkemede yargılanır ve bunun neticesinde hak ettiği cezayı alır.” ifadelerini kullandı.
Programın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz