Kelimeleri değil, duyguyu seslendirebilmek mi?

Amatör koroların büyüsü işte bu soruların içinde saklıdır. Hoca repertuardaki şu şarkıyı kim solo seslendirmek istiyor dediği zaman koroda sessizlik olur bazen. İşte o anda kimi gülümser kimi başını çevirir, kimi de istemem der ama içinden keşke ben söyleseydim diye de geçirir. Kimi cesurca el kaldırırken kimi de o isteği kalbinin en derin köşesinde susturur.

Solo şarkı söylemek bir nevi mikrofona değil hayata doğru söylenmiş bir buradayım cümlesidir. Özgüven kazanmak için o ilk adımı atmaktır. Kendimizi tanımak, sahne korkusunu dost edinmektir. Ama kolay olmadığını da kabul edelim.

Bir anda tüm gözlerin üzerimize çevrilmesi o an kalp ritmimizi bile şaşırtır. Bütün bunların arasında koro arkadaşlarımızın sen yaparsın bakışları, sözleri de en güzel destektir. Korist olmak bir yuva kurmaktır. Solist olmak ise o yuvadan uçmayı göze almaktır. Biri kalbin huzuruysa, diğeri kalbin cesaretidir.

İkisi de değerlidir, çünkü biri olmadan diğeri eksiktir.

Korolarda hem sesiyle bütün olabilen koristlere, hem de yürekten parlayabilen solistlere her zaman ihtiyaç vardır.

Şimdi gelelim diğer meseleye. Sesi olan da olmayan da solo söylemek derdindedir.

Ama müzik yalnızca bir gönül işi değil aynı zamanda bir denge işidir. Bazen bir şarkıyı öyle çok seversiniz ki. O şarkı sizin hayat hikâyenizdir. Ama ne yazık ki, ses aralığınız o şarkının merdivenlerine yetişmez. Tırmanmaya çalışırken tepeye çıkan nağmeler bir anda kaçıp gidebilir. Oysa doğru olan, şarkıyı zorla söylemeye çalışmak yerine şarkıya yakışmaktır. Bir parçayı sevmek başka, o parçaya yakışmak bambaşkadır.

Koroda solo söylemek, sadece sesimiz duyulsun diye değil o şarkıyı taşıyabilecek kalpte ve nefeste olmaktır. Ben de varım demek değil biz de varız demektir. Kendini bilmek, sesinin sınırlarını tanımak, doğru şarkıyı seçmektir. Sahne de sadece şarkı söylenen yer değildir.

Kimi sesiyle, kimi yüreğiyle, kimi de sadece gülümsemesiyle o sahneyi güzelleştirir. Bazen de en güzel solo, söylemediğimiz ama içten içe hissettiğimiz şarkıdır. Bir diğer mesele de konserde şarkı söylemezsem korodan ayrılırım diyerek pazarlık yapanlardır. Koronun mevcudu fazlaysa, çoğunlukta solo diye diretirse şefin işi iyice zorlaşır. Bu durumda ortaya bir koro konseri değil solo konseri çıkacaktır.Bir yanda herkesin gönlünü yapmak, öte yanda müzikal bütünlüğü korumak zordur.

Koroyu koro yapanın ego değil paylaşım, dayanışma ve ekip ruhu olduğu unutulmamalıdır. Koro rengarenk bir bahçe gibidir.

Kimisi papatya, kimisi gül, kimisi menekşe kimisi laledir. Ama hiçbiri diğerini gölgelemez. Hepsi bir arada güzeldir.

Korolar elbette bir ruhsal terapi alanıdır. Orada nefes alırız, iç dökeriz, yorgun ruhumuza, şarkılar ilaç gibi gelir. Çalışmalarda bu fırsat koristlere tanınırsa, o serbest zamanda hem şarkı söyleme arzularını hem de topluluk önünde şarkı söylemek cesaretini kazanarak kendilerini geliştirebilirler. Ama terapi başka konser başkadır. Terapi kendimiz içindir. Konser izleyenler içindir. Bir saygı duruşudur.

Eserin güftesine, bestekârına, emek veren herkese bir selamdır.

Bunlar amatörlüğün ötesinde şeylerdir.

O yüzden konserlerde, nasıl olsa amatörüz deme lüksümüz yoktur. Çünkü sahne büyüteçtir. Küçük-büyük her hareket, her yanlış göze batar. Orada sadece sesimiz duyulmaz. Niyetimiz, özenimiz de hissedilir. Orada sadece şarkı söylemeyiz; emeğe, sanata, izleyiciye ve birbirimize saygımızı da gösteririz. Sahne, herkesin aynı yöne baktığı bir vitrin bir aynadır.

Afyon'da 6 kişiyle karşılaştık 6’sı da çok güzel insanlardı!
Afyon'da 6 kişiyle karşılaştık 6’sı da çok güzel insanlardı!
İçeriği Görüntüle

Bir kişinin dikkatsizliği bile koca bir emeğin ışığını gölgeleyebilir. Çünkü sahnede bireysel hata, kolektif bir yankı oluşturur. O yüzden konser zamanı geldiğinde terapiyi koro çalışmalarında bırakmak gerekir. Bu terapiyi yaşamak için illa solo söylemeye gerek yoktur.

Bazen bir şarkının içinde kaybolmak, bir başka sesle yan yana şarkı söylemek de şifadır. Amatör ruhla ama profesyonel özenle söylenen her şarkı koronun kalitesini yükseltir.

Sonunda ışıklar sönüp perde kapandığında alkışların arasında bir şey kalır geriye. O da şarkılara gösterilen emek, o sahneye duyulan saygı, ve birlikte söylemiş olmanın tarifsiz mucizesi.