GÜNDEM

Herkesin kalbi var sanmayın

Cevabı otomatiğe bağlamış yani ezberletilmiş bir çağın çocuklarıyız ne yazık ki.

Abone Ol

Ama acılarımız hâlâ kan revan. Kalbimiz taş gibi ağır, sesini çıkaracak yer arıyor.

Niye gecenin kör karanlığında, uykuyla uyanıklık arasında, parmaklarımızın ucuna kalbimizi iliştiriyoruz?

Kaç tane iyiyim aslında kaç parça dayanamıyorum saklıyor içinde?

Kimse gerçekten duymuyor. Çünkü biz duymayı değil analiz yapmayı öğrendik. Adeta birer yaşam koçu kesildik. İçimiz taş gibi. İçimiz dolu. Kanayarak konuşurken insanlar not tutma derdinde. Terapi malzemesi çıkarıyor, gözyaşımızdan adeta kendilerine içerik üretiyorlar. Acımızın başlığını okuyorlar magazinsel kısmına bakıyorlar. Altını, asıl metni, asıl yarayı hiç okumuyorlar. Biz anlattıkça hafifleyeceğimizi sanıyoruz. Ama olmuyor. Anlattıkça ağırlaşıyoruz. Çünkü biz çözülüyoruz, onlarsa kendini çözüm merkezi sanıyor. İşte tam orada iç dökmek bir ferahlama değil iç kanamasına dönüşüyor.

Kalbimizin kıymetini bilmeyen biri, bizi nasıl dinlesin? Her kalp, her sesi taşımaz. Her kulak, her fısıltıyı duymaz. İşin en hüzünlü yanı da bazen anlattıklarımız, dinleyenin içinde yankı bile bulmaz.

Boşluğa konuşuruz. Sonra aslında hiç konuşmadığımızı fark ederiz. Kalbinizin incinmiş parçalarının, yanlış insanlarda harcanmış cümlelerinizin küllerinden başka bir şey olmadığını anlarız. Kendi kalbimizi ucuz bir vitrin gibi herkese açarak kendimizi nasıl israf ettiğimizi görürüz.

Ama artık yeter. Kalbimiz sıradan bir eşya değil ki.

Kalbimizi, anlamaya gönlü olanlara açmalıyız. Kulak değil; ruh aramalıyız. Artık tek derdimiz anlatmak değil; anlatmaya değer insanı seçmek olmalı.

Kalbimizin kıymetini, onu kime açtığımız belirler.

İsraf etmeyelim. Hayatımızı, zamanımızı, sevgimizi, saygımızı, emeğimizi, iyi niyetimizi, hislerimizi.

Çünkü kalbimizi yanlış yere açtığımızda, biz eksiliriz. Kalbimizi, sadece hissedene emanet edelim

Çünkü kalbimiz, yanlış elde kırılır. Ancak doğru elde ise bir ömür saklanır.