Benim niyetim, o perdeyi aralamaktı. Bu yüzden, gönlünü şarkıya, nefesini geleneğe adamış amatör müzik gönüllülerine ithafen bu yazılarımı sizlerin takdirine sunmaya başladım.çEğer amatör korolar olmasaydı, bu toprakların sesi nasıl duyulurdu?
Kim türkülerimizi yaşatır, kim bir şarkının sözünü şaşırıp sonra mahcup bir gülüşle hayata devam etmeyi bize öğretirdi? Bu kültür bir günde doğmadı.
Bu kadim kültürün kökeni 10. yüzyıla, Abdülkadir Meragî’nin ilk notaları hafızaya işlediği Anadolu günlerine dayanıyor. Sonra 16. yüzyıl da Yavuz Sultan Selim’in tahta çıktığı çağda musiki, şiirle kol kola girerek daha da derinleşmiştir. Söz, sese yaşlanmış ve makamla buluşmuştur. Sonrasında bestekâr Itrî ve Dede Efendiyle birlikte Türk musikisi insanın iç dünyasını titreten bir sanata dönüşmüştür. Cumhuriyet’le birlikte yeni bir kavram doğmuştur. Türk Sanat Müziği isim değişse de öz aynı kalmıştır. Milletin kalbine işleyen en eski ve kıymetli hafıza olmaya devam etmiştir. Bu kültürel hafızayı bugün yalnız profesyoneller değil, vefalı amatör musikî gönüllüleri omuzluyor. Hatta çoğu zaman daha çok sahip çıkıyor. Çünkü amatör korolar asırlık bir ses zincirinin en önemli halkasıdır.
Amatör deyince bazılarının küçümseyerek dudak kıvırdığı, oysa Türk Müziği’nin nabzını tutan o koca yürekli insanlar, öyle kıymetlidir ki, önemleri saymakla bitmez. Biz korolarda haftanın belli günleri belli saatlerde yalnızca şarkı söylemeyiz. Meşk ederiz, şifalanırız, kendimizi yeniden hatırlar, dertleri kapıda bırakıp, birbirimizin sesine yaslanıp hayata tutunuruz.
Kadim bir hafızayı, yüz yılları aşan bir ses geleneğini çocuklara, gençlere, yeni kuşaklara emanet ederiz. Atalarımızdan bize kalan türküler, amatörlerin nefesiyle geleceğe yürür.
Ancak bu hikâyenin bir de görünmeyen yüzü vardır. Hiçbir maddi menfaat beklemeksizin musikimizi geleceğe taşımaya gayret eden bu güzel yürekler içlerindeki bu tutkunun, aşkın maliyetini de yüklenirler. Çoğu koro, konserlerini kendileri finanse ederler. Bu fedakarlık hem kutsal hem de kıymetlidir ama sürdürülebilirlik konusuna gelince nereye kadar gider diye insan düşünmeden edemiyor. Bu maddi manevi külfeti yalnızca amatör müzik gönüllülerinin omuzlarına yükleyerek geleceğe taşımak zordur. Korolar sadece müzik üretmez ki. Ülkenin, kentin kültürel değerini artırır. Sosyalleşmeyi güçlendirir, gençlere sanatsal yaşam alanları açar. Hem ruhsal detoks hem de estetik bakış açısının kazandırıldığı yerlerdir.
Korolar çoğalsın ama nitelikli olanlar. Onlar kentin sesli arşividir. Korolara sahip çıkanlar aslında kendi hafızasını, kendi atalarının kültürünü finanse edenlerdir.
Amatör koroların yaşadıkları bu zorluklara finansal dayanışmayla destek olunması şarttır.
Belediyeler, kültür müdürlükleri, vakıflar, dernekler, yerel işletmeler, markalar. Kısacası iş dünyasının bütün temsilcileri, bu müziğin yaşaması için destek vermelidir. Bu mirasın yaşatılmasına ortak olmalıdır. Elbette ki gençler ve çocuklar da küçük yaşlardan itibaren bu müziğin nağmeleri ile tanıştırılmalıdır. Müziğimiz onlara anlatılmalı ve özendirilmelidir.
Dijital dünyanın nimetlerinden de faydalanmak lazımdır. Cep telefonuyla provalardan konserlerden görüntüler, canlı yayınlar, kulis halleri, molalar, anlık komik paylaşımlarla musikimizin nağmelerinin daha çok yürekle buluşması sağlanmalıdır. Sosyal medyada Türk Sanat Müziği sevenlerin kurmuş olduğu birçok grup ve platformlar vardır. Buralarda da paylaşım yapılmalıdır. Böylelikle bırakılan dijital ayak izleri algoritmalarla daha çok bu tür paylaşımlar insanların önüne çıkacaktır.
Amatör korolar olmasaydı, belki de Türk Müziği salonlardan çıkamaz, halkın nefesiyle buluşamaz, gündelik hayatın şifasına dönüşemezdi. Oysa biz, yüzyılların içinden gelen bu sesi yeniden hayata bağlıyoruz. Amatör koroların çoğalması, insanların korolara ilgisinin artması,
Türk Müziği için büyük bir şanstır. Tarifsiz bir keyif ve kıymeti bilene bir lütuftur. Talep çoğaldıkça kültür yaşar, kültür yaşadıkça müzik ölümsüzleşir.
Amatör korolar, Türk Müziğinin görünmeyen omurgasıdır. Bu müzik, halkın nefesinde, evlerin sıcaklığında, niyetlerin samimiyetinde, ninnilerin tınılarında yaşar. Amatör müzik gönüllüleri, kendi cebinden ödediği her kuruşla bir medeniyetin sesini, asırlardır dilden kalbe, gönülden nefese aktarılan bir emaneti taşıyıp hayatta tutmaya çalışıyor. Peki iş dünyası, kurumlar bu mirasa ne kadar destek veriyor?
Kulaklardan silinen makamlar, şarkılar bir gün kalplerden de silinirse, biz hangi mirası çocuklarımıza emanet edeceğiz?
Yoksa bin yılın nefesini taşıyan bu musikiyi yavaş yavaş kaybetmeyi mi kabullendik?




