TBMM Genel Kurulu’nda Afyonkarahisar gündemli bir konuşma yapan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Afyonkarahisar Milletvekili Av.Hakan Şeref Olgun zirai don olayından şap hastalığına, verilen sözlerden çözüm sürecine bir çok konuda eleştiride bulundu.
TARSİM VAR AMA ERİŞEBİLİR DEĞİL
Olgun TBMM’de yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Yaklaşık on gündür bütçe kanunu üzerinde çalışmalar yapıyor ve sonuna yaklaşıyoruz. Bugünde seçim bölgem Afyonkarahisar’ı anlatacağım. Zirai Don olayından başlayalım. Bu ülkede her yıl don olur. Don, tek başına çiftçiyi batırmaz. Çiftçiyi batıran; don olduğunda koruma mekanizmasının çalışmamasıdır.
Afyon’da yaşanan tam olarak budur. Binlerce üretici sigorta yaptırmıştır; ama don teminatı olan poliçe değil. Çünkü don teminatının primi, küçük ve orta ölçekli üretici için karşılanamaz düzeydedir. Üretici ya hiç sigorta yaptırmamış ya da daha düşük primli dolu teminatına mecbur bırakılmıştır.
Sonra çıkıp denildi ki: “Sigorta yaptıran çiftçi korunmuştur.” Hayır. Sigorta yaptıran çiftçi de korunamamıştır. Çünkü TARSİM vardır ama erişilebilir değildir. Vardır ama gerçek riski kapsamamaktadır. Dolayısıyla sorun, sigortanın yokluğu değil; sigortanın yanlış kurgulanmış olmasıdır.”
ŞAPLA MÜCADELE YANGIN SÖNDÜRME MANTIĞIYLA YÜRÜTÜLÜYOR
“Afyonkarahisar’da üreticiyi vuran tek afet don değildir.” diyen Olgun sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Bugün karşımızda, adı “hastalık” olan ama etkileri bakımından doğal afetten farksız bir tablo vardır: Şap hastalığı salgını. Bu salgın, tarım ve hayvancılık yönetiminin kriz anlarındaki zaaflarını açıkça ortaya koymuştur.
Şapla mücadele hâlâ yangın söndürme mantığıyla yürütülmektedir. Salgın çıkmakta, sonra karantina gelmektedir. Ama salgın çıkmadan önce ne yapıldığı belirsizdir. Sınır kapılarında biyogüvenlik yeterli midir.? Hayvan hareketleri gerçekten denetlenmekte midir.? Aşılama bölgesel risklere göre mi yapılmaktadır.?
Bu sorular cevapsız kaldıkça, her şap hastalığı salgını bir öncekinden daha yıkıcı olmaktadır. Bir diğer kritik başlık “destek ve tazminat” meselesidir.
Hayvanını kaybeden üretici aylarca bekletilirken, bankalar da, Tarım Kredi de beklememekte;
faiz işlemeye devam etmektedir. Aşı konusu ise ciddi bir güven sorunu yaratmıştır. Aşı, sahaya geç ulaşmaktadır. Yeni varyantlar konuşulmaktadır; ancak aşının güncelliği belirsizdir. Yani, Üreticiyi ayakta tutacak bütüncül bir kriz yönetimi yoktur.”
PANCAR ÜRETİCİSİNİN BORCU DURUYOR, MAKİNE ÇALIŞMIYOR
Pancar üreticilerinin yaşadığı sıkıntılara da değinen Olgun şunları söyledi: “Bugün Afyonlu pancar üreticisi, özelleştirilen şeker fabrikasına sadece ürün satmıyor; aynı zamanda fabrikanın finansmanını da üstleniyor. Fabrika, çiftçiye sezon başında gübreyi avans olarak veriyor. Bu gübre, vade farkıyla, yani faiz eklenmiş şekilde veriliyor. Çiftçi daha tohumu toprağa atmadan, daha pancarın fiyatı ortada yokken, faizli bir borcun altına sokuluyor. Peki iş pancar alımına gelince ne oluyor.?
Fabrika bu kez diyor ki: “Ben pancarı sabit fiyattan alırım.” Yani girdiyi verirken faizi serbest bırakıyor,
ürünü alırken fiyatı kilitliyor. Bir de makine meselesi var.
Yıllardır Afyon’da pancar söküm ve yükleme işi, çiftçinin kendi makineleriyle yapılıyordu. Şimdi fabrika kendi makinelerini aldı. Ne oldu.? Çiftçinin makineleri atıl kaldı. Borcu duruyor, makine çalışmıyor. Bu, çiftçiye “yatırım yap” deyip, sonra oyunun kuralını tek taraflı değiştirmektir.
Şimdi gelelim mısıra. Afyon’da mısır var. Ama pazarı yok. Neden.? Çünkü ithalat var. Devlet, mısırı hasat döneminde ithal ediyor. İthal mısır piyasaya girdiği anda, yerli mısırın fiyatı düşüyor. Tam çiftçinin ürünü tarladayken. Şimdi soruyorum: Mazotu ithal eden kim.? Devlet. Gübreyi ithal eden kim.? Devlet. Mısırı ithal eden kim.? Devlet. Sonuç ne.? Mazot pahalı. Gübre pahalı. Ama mısır ucuz. Bir de Toprak Mahsulleri Ofisi uygulaması var. Ofis bir nem oranı belirliyor. Diyor ki: “Bunun üstünde almam.” Ama nem, çiftçinin kontrol edebileceği bir şey değil. Tarlada ölçüyorsun yüzde 18. Kamyonla ofise gidiyorsun, yüzde 21 çıkıyor.
Ofis almıyor. Peki çiftçi ne yapsın.? Ambara koyamaz; çürür. Bekleyemez; borcu var. Mecburen tüccara gidiyor.
Ve ürünü zararına satıyor. Afyon’da çiftçi bugün üretmeye devam ediyorsa, kâr ettiği için değil; bankalara borcunu ödeyemediği için , bataktan kurtulma umuduyla ekiyor.
Bu düzen böyle giderse, yakında üretecek çiftçi de kalmayacak. Bugün Afyon’da çiftçiyi yalnızca piyasa koşulları değil, kredi faizleri de nefessiz bırakmaktadır.
Ziraat Bankası ve özellikle Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullanılan krediler, üreticinin sırtında bir destek aracı olmaktan çıkmış, Adeta sürekli büyüyen bir faiz yüküne dönüşmüştür.
Bugün Afyonlu çiftçi, tarlasını değil borç takvimini takip ederek üretim yapmaya zorlanıyor.
Açık söyleyeyim: Bu faizlerle tarım olmaz; üretici ayakta kalmaz, üretim biter.”
AFYON’UN BUGÜNKÜ SORUNLARIYLA YÜZLEŞMEK ZORDUR
Olgun son olarak şunları söyledi; “Afyon’u siyaseten de kandırdınız. 2023 seçimlerinde meydanlarda ne dediniz.? “Biz kazanmazsak PKK affolur, Apo çıkar, Demirtaş serbest kalır” dediniz. Korku salarak oy istediniz, yalanı siyaset diye millete sattınız.
Bugün ne yapıyorsunuz.? Dün “beka” deyip milleti korkuttuğunuz ne varsa, bugün hepsini elinizle alıp pazarlık masasına koyuyorsunuz. Dün adını anmaya cesaret edemedikleriniz için bugün yol, yöntem, kılıf arıyorsunuz.
Bu yaptığınız siyaset değil; milletin aklıyla dalga geçmektir. Afyon bunu yutar mı sanıyorsunuz.?
Afyon not eder. Türkiye unutmaz. Bakın, Afyon’un tarihiyle övünmek kolaydır.
Ama Afyon’un bugünkü sorunlarıyla yüzleşmek zordur.” ifadelerini kullandı.




