GÜNDEM

Türkiye’de kamu açıkları çok yüksek!

Moderatörlüğünü Kadir Kaplan’ın yaptığı programın konuğu olan AKÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ekonomist Prof. Dr. Erdal Demirhan, “Türkiye’de şuanda enflasyon oranının düşmemesinin arkasındaki temel sebeplerden birisi enflasyon beklentilerinin çok yüksek olması. İkincisi de kamu harcamalarının hala istenilen seviyeye düşürülememesi.” dedi.

Abone Ol

Gazeteci-Sunucu Kadir Kaplan’ın konuğu olan AKÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ekonomist Prof.Dr. Erdal Demirhan, ülkemizdeki enflasyonun sebeplerini, uygulanan ekonomik politikaları değerlendirdi.

Demirhan şunları söyledi: “İktisatta temel olarak özellikle enflasyon veya arzu etmediğimiz makro ekonomik değişkenlerin arkasındaki temel sebepler bilimsel olarak biliniyor. Enflasyonun sebepleri, ortaya çıkardığı bir takım sorunlar buna yönelik alınması gereken önlemler, bunlar hem kitabi olarak hem de uygulamalar çok uzun dönemde hem Türkiye ekonomisinde, hem de uluslararası çapta, küresel ekonomide tesis edilmiş, uygulanmış bir takım bir pratik diyebileceğimiz uygulamaları beraberinde getiriyor.”

YÜKSEK ENFLASYONUN OLDUĞU BİR EKONOMİDE YAPILMASI GEREKEN POLİTİKALAR BELLİDİR

Enflasyon yükselirken faiz oranları yükseltilir diyen Prof.Dr. Demirhan şunları söyledi: “Türkiye ekonomisine baktığımızda yeni ekonomi yönetiminin geldiği tarih 2023 yılının Haziran ayının başları. Faiz oranlarında bir yükseliş gerçekleşti. Yüzde 8,5’a düşen faiz oranları birden yüzde 15’e çıkartıldı. Ve daha sonra yüzde 17,5 derken günümüze kadar geldiğimiz süreçte yüzde 46’ya geldi. Yüksek enflasyonun olduğu bir ekonomide yapılması gereken, uygulanması gereken politikalar bellidir. Enflasyon yükselirken bütün Dünya ve iktisat pratiklerine baktığımızda faiz oranları yükseltilir. Yeni gelen ekonomi yönetimi aslında bundan ibaret. Yani enflasyon yükselirken, faiz oranlarını yükselttiler. Tabi para politikası açısından baktığımızda burada herhangi yanlış bir uygulama yok. Hatta daha önceki dönemlerde gerçekleştirilen enflasyon yüksekken faiz oranlarının düşürülmesi uygulaması zaten şu anki günümüzde yüksek enflasyonun aşağıya doğru indirilememesinin en önemli sebeplerinden birisi olarak bunu söyleyebiliriz.”

GELİR DAĞILIMINDA BİR BOZUKLUK VAR

“1 trilyon 300 milyar dolar olan gelirimizin yarısını yüzde 20’lik dilim alıyor, gelir dağılımında bir bozukluk var” diyen Prof.Dr. Demirhan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de şuanda enflasyon oranının düşmemesinin arkasındaki temel sebeplerden birisi enflasyon beklentilerinin çok yüksek olması. İkincisi de kamu harcamalarının hala istenilen seviyeye düşürülememesi. Yani baktığımızda ‘Faiz oranları bu kadar yüksek neden talep düşmüyor?’ Şimdi burada gelir dağılımını ihmal etmememiz lazım. Gelir dağılımında bir bozukluk var. Şöyle bir örnek vereyim: Türkiye’de 86 milyon yaşayan insan var. Gelir dağılımı istatistiklerinde yüzde 20’lik dilimler oluşturulur, 5’e bölünür. Yüzde 20’lik dilim, yaklaşık toplam 1 trilyon 300 milyar dolar gelirimizin yarısını alıyor.

Bazen çevremizde de duyuyoruz: ‘Bu kadar faizler yüksek ama hala harcama yapılıyor, nasıl oluyor?’ Çünkü Türkiye’de yaklaşık 16 milyon kişi, hatta yüzde 10’luk dilime vurduğumuzda yüzde 10’da gelirin yüzde 30’unu alıyor. Yani yüzde 10 dediğimiz 8 milyon kişi, neredeyse Yunanistan’ın nüfusuna yakın. Çok rahatlıkla harcama yapabilecek bir potansiyele sahip Türkiye’de. Bu yüzden de talep hala canlı kalmaya devam ediyor, alt gelir grupları harcamaları kesiyor, üst gelir gruplarında harcama eğilimi hala devam ediyor. Hizmet enflasyonun yüksek olmasının arkasındaki temel sebep de bu. Fakat şunu unutmayalım kamu harcamaları hala çok yüksek seviyelerde. “

BÜTÇE AÇIĞI HEDEFİNİN YÜZDE 46’SI 4 AYDA GERÇEKLEŞMİŞ

“2025 yılı için bütçe açığı hedefinin yüzde 46’sı ilk 4 ayda gerçekleşmiş durumda.” diyen Prof.Dr.Demirhan, “Hatırladığım kadarıyla 900 milyar TL.lik Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayında bir kamu harcaması yapılmış. Sene sonuna daha 8 ay var. Ve 8 ayın sonundaki bütçe açığının yüzde 46’sı neredeyse yarıya yakın karşılanmış. Bu demek oluyor ki, özellikle enflasyonun aşağıya düşmemesindeki temel sebeplerden birisi Kamu harcamaları. Evet bir çaba var, vergiler artırılıyor, diğer taraftan harcamalarda bir kesinti çabası var. Ama biz bunu bütçe rakamlarında çok net olarak göremiyoruz. Bir taraftan da enflasyon beklentileri hala canlı. Enflasyon nedenleri neden canlı diye baktığımızda beklentileri oluşturan kesimler hane halkı, reel kesim ve finansal kesim. Bu kesimin beklentileri düşmüyor.”

4 AYLIK FAİZ HARCAMAMIZ 725 MİLYAR TL

“Enflasyon beklentilerinin arkasındaki temel sebep neden kaynaklanıyor? Vatandaş neden böyle davranıyor?” sorularının cevabını açıklayan Prof.Dr.Demirhan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok geriye gitmeye gerek yok. 2011 yılı Şubat, Mart, Nisan ayları. Türkiye’deki enflasyon oranları yüzde 4’ler civarındaydı. Enflasyon beklentileri neden düşmüyor diye baktığımızda vatandaşın geçmişten gelen yüksek enflasyon tecrübesi var. Özellikle 2021 yılından itibaren enflasyon oranlarında sürekli artışlar olduğunu görüyoruz. Vatandaş enflasyondan korunabilmek için reel varlıklara alım yapmanın gerekli olduğunu öğrendi. Yani bir malın fiyatının yüzde 50 arttığı ortamda vatandaşta kendisini bu şekilde korumuş oluyor. Enflasyon beklentilerini kırmanın tek yolu enflasyonla etkin mücadele, tabi yapılıyor ama para politikası bacağı bu şekilde, maliye politikası bacağında ise bir aksama olduğunu görüyorum kendi düşünceme göre. Ve vatandaşın enflasyon beklentilerinde enflasyonu düşürmediğiniz sürece kırma şansınız yok.

Geçen gün piyasa katılımcıları anketine göz gezdirdim. Finans sektörü 2026 yılı Mayıs ayında enflasyonu yüzde 25 bekliyor. Reel kesime bakıyoruz onların enflasyon beklentisi yüzde 40. Hane halkına bakıyoruz yüzde 60. Hane halkı 2026 yılında enflasyon oranı yüzde 60 diyor. TÜİK’in tüketici eğilimi anketinden elde ettiğimiz bir veri. Bu da hala enflasyon beklentilerinin canlı olduğunu bize göstermekte. Merkez Bankasının bundan sonra yapabileceği çok şeyin olduğunu düşünmüyorum. Yani öbür bacaklara bakmamız gerekiyor.

Şimdi maliye politikası tarafı burada çok etken. Tabi faiz harcamalarını unutmayalım. 4 aylık faiz harcamamız 725 milyar TL. Çok önemli bir rakam. Neden önemli? Geçtiğimiz günlerde KOBİ’lere kredi garanti fonu başlığı altında 2017 yılında yapıldığı gibi bir enjeksiyon yapılacak, bir cansuyu verilecek. Bu önemli tabi ki KOBİ’lerin canlandırılması için ama, 25 milyar TL. Bir tarafta 725 milyar TL. faiz veriyoruz, KOBİ’lere ise 25 milyar TL. kaynak aktarıyoruz. Faiz harcamaları neden yüksek? Çünkü borçlanıyoruz. Neden borçlanıyoruz? kamu açıkları çok yüksek. Kamu açıkları sorununu çözmediğimiz sürece, son yıllarda da kamu açıklarının milli gelir içerisinde bir hayli yükseldiğini görüyoruz. Mesela 2016 öncesinde çok övündüğümüz, Türkiye ekonomisinin temel çıpalarından biri olarak ifade edebileceğimiz en önemli değişkenlerden birisiydi Kamu açıklarının Gayri Safi Milli hasıla içerisinde payının düşük olması. Şimdi 6’lara kadar gidiyor çok büyük bir rakam bu. Dolayısıyla enflasyon oranının aşağıya düşmesinde gerekli çaba sarf edilirse ki, bu gerekli çabanın adresinin çok net biçimde mali disiplin olduğunun altını çizebiliriz.”

KEMAL DERVİŞ’İN TÜRKİYE EKONOMİSİNE UYGULADIĞI POLİTİKALAR UYGULANDI

“2001 yılında alınan ekonomik önlemler var. O ekonomik önlemlerin daha sonradan devam ettirilmesi, doğru şeylerin yapılmasıyla birlikte 2016 yılına geldik.” diyen Prof.Dr.Demirhan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de enflasyon rakamlarına baktığımızda ‘Enflasyon başını ne zaman kaldırdı?’ diye genel bir çerçeve çizersek, bir kere 1970’li yıllardan 2001’li yıllara kadar yüksek enflasyonla yaşamış bir ekonomiden bahsediyoruz. Türkiye ekonomisi. Yaklaşık 30-35 yıldır enflasyonla yaşıyoruz. 2001-2016 yılına kadar iyi bir performans sergiliyoruz. 2011 Mart ayında yüzde 4’ün altına düşürüyoruz. Yani yüzde 4’ün altına düşürmek Türkiye’de çok önemli bir başarı.

2001 yılında çok büyük bir kriz yaşadık. 2001 yılında alınan ekonomik önlemler var. O ekonomik önlemlerin daha sonradan devam ettirilmesi, doğru şeylerin yapılmasıyla birlikte 2016 yılına geldik. Mesela BBDK kanunu olsun, TMSF olsun, Merkez Bankası bağımsızlığı olsun hep 2001 yılında çıkartılan yasalarla gerçekleşti. Yani şu anki ekonomik altyapının temelleri o yıllarda atıldı. Daha sonra gelen iktidarda bunu devam ettirdi. 2016 yılına enflasyonun oranının bazı aylar haricinde hep tek hanede olduğunu görüyoruz.

Şunu burada çok net biçimde tabi söyleyelim Allah rahmet eylesin Kemal Derviş’in Türkiye ekonomisine uyguladığı politikaların günümüzdeki aslında o 2016’ya kadar olan o süreçte içerisinde düşük enflasyonun temel altyapısını oluşturduğunu söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Röportajın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/_h-P4lDyfVc