Moderatörlüğünü Kadir Kaplan’ın yaptığı programın konuğu olan akademisyen ve sosyolog Hüseyin Tutumlu ülke ve yerel gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Geçtiğimiz günlerde bir dizi ziyaret ve programlar için Afyonkarahisar’a gelen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun Belediye Başkanı Burcu Köksal’dan övgü dolu sözlerle bahsetmesini değerlendiren Tutumlu şunları söyledi:
BAŞKAN KÖKSAL 9 YIL PARLAMENTODA GÖREV YAPTI
“Muhalefet partilerindeki bazı Genel Başkanların Afyon’a geldiklerinde Belediye Başkanı Burcu Köksal’ı ziyaret etmesi, kendisiyle kurdukları temas esnasında övgü dolu cümleler sarf etmeleri daha ziyade Mecliste bir arada çalışmalarından kaynaklanıyor. Neticede Burcu Köksal hanımefendi 2015-2024 yılları arasında 9 yıl parlamentoda görev yaptı.”
6’LI MASA FİİLEN YOKSA DA KENDİ İÇLERİNDE İŞBİRLİĞİ DEVAM EDİYOR
Burcu Köksal’ın İYİ Parti’nin seçime katılabilmesi için CHP’den istifa edip İYİ Parti’ye katılmasının partide bir sempati oluşturduğunu ifade eden Tutumlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“2018 seçimlerinde İYİ Parti'nin seçime girebilme yeterliliğini grup kurarak sağlayabilmeleri için Cumhuriyet partisi milletvekilleri İYİ Partiye katılmışlardı. Bu milletvekillerinden bir tanesi de Burcu Köksal’dı. Dolayısıyla 2018’de İYİ Parti'nin Meclise girmesinde CHP’nin İYİ Parti’ye transfer ettiği milletvekilleri ve bu milletvekilleri arasında Burcu Köksal’ın olması İYİ Parti’de bir sempati oluşturdu. Neticede 2018’den 2024’e kadar 6 yılda Müsavat Dervişoğlu Grup Başkanvekili idi. Burcu Köksal hanımefendi bir ara Grup Başkanvekilliği yapmıştı. Birlikte mesai yapmalarının neticesinde karşılıklı tanışıklıktan kaynaklanan ziyaretten ve bu ziyaretlerde övücü cümleler olabiliyor. Başka siyasi partilerin temsilcileri de Afyon’a geldiklerinde mecliste tanıştıkları için özellikle ziyaret ediyorlar. Tabii bir de muhalefet partileri her ne kadar altı masa fiilen yoksa da kendi içlerinde işbirliği anlamında devam ediyor.”
BAHÇELİ’NİN BÖYLE BİR CÜMLE KURABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM ACABA DİYORUM
MHP Genel Başkanı tarafından söylendiği iddia edilen “İki Cumhurbaşkanı yardımcısı olsun. Biri Kürt olsun, biri Alevi olsun.” sözleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Tutumlu şunları söyledi:
“Bir gazetecinin X platformunda paylaştığı bir bilgi. Şimdiye kadar ben yalanlandığını görmedim. Şahsen Devlet Bahçeli’nin böyle bir cümle kurabileceğini düşünmüyorum ama düşünemediğimiz bazı cümleleri Kurucu Önder gibi söylediğini düşünürsek acaba diyorum. Bu, Türkiye'nin tamamen toplumsal anlamda ayrışmasını sağlayacak bir şeydir. Mesela Öcalan Şubat’taki mektubunda ‘Lozan öncesi’ dedi. Lozan öncesi dediği şeylerden birisi 1921 Anayasası, birisi de Lozan'da azınlıkların sadece dini azınlık olarak tanımlanması, bunun dışındaki şeyin bir ve beraber, yani çoğunluk olarak tanımlanması.
Bu söylendiği iddia edilen siyasi organizasyon Lübnan’da seksenlerde denendi, hala iç savaştan kurtulamadı. Irak'ta 2003 Amerikan işgalinden sonra oluşan Anayasa’ya konuldu hâlâ devam ediyor. Suriye’de mesela son gelişmelerde İsrail özellikle benzeri şeyi savunuyor. Yani etnik veya dini kimliklerin ayrı eyaletler oluşturmasını.Türkiye gibi ülkelerde diyor ki “Hayır tek bir üniter devlet olsun, herkes eşit miktarda kabiliyeti oranında iştirak etsin” diyor. Türkiye, Suriye'de bunu savunurken kendi içerisinde etnik veya dini kimlikler üzerinden siyasi organizasyonu kurması, Türk toplumunun gerilmesi ve bugüne kadar Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Kafkaslarda huzur ve büyük devlet olma vasfından geriye düşmesi demektir. Bu ileriye doğru bir adım değil, tam tersine geriye doğru bir adımdır.”
İTTİHAT TERAKKİ VEYA İTTİHATÇI DÜŞÜNENLERE BÜYÜK HAKSIZLIKLAR YAPILIYOR
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de yaşanan Talat Paşa gerginliği ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Tutumlu şunları söyledi:
“İlkesel olarak ben herkesin her ortamda Mecliste, akademik çevrelerde ya da toplum içerisinde tartışılmasını doğru bulurum. Ancak bu tartışmalar esnasında kişilik haklarını zedeleyici, hain, soykırımcı, katil gibi yaftalamasını elbette kabul etmem. Ama argümantasyon geliştirirsiniz, delillerinizi ortaya koyarsınız bu noktada eleştiri getirirseniz tabii ki olabilir. Nasıl ki bir insan, ömrü boyunca hep doğruyu yapmamıştır Ülkelerde de o ülkelerin yöneticileri doğru yapmamış olabilirler. Bunlardan ders alarak yolunuza devam edersiniz. O hataları tekrar etmemek adına.
Ancak İttihat Terakki veya İttihatçı düşünenlere zaman zaman bazı çevreler büyük haksızlıklar yapıyor. Bir defa ittihatçılığı, ittihat terakki cemiyetini sonra partisini bir soykırım örgütü gibi, bir katil sürüsü gibi, Osmanlıyı çökerten bir organizasyon gibi göstermek, tarihi gerçekliklerle taban tabana zıttır. İlk olarak ittihat ve terakki partisinde tek bir kavram var. İşte milliyetçi, islamcı yada Osmanlıca vs. gibi yaftalayabilmeniz mümkün değildir.
Çünkü ittihatçılık bir ruh halidir, yani çökmekte olan ve sürekli kaybeden imparatorluğun yeniden tarih sahnesinde hak ettiği yeri alabilmesi için bir neslin içerisinde yapılandığı bir siyasi organizasyondur. İhtiyatçi veya İhtiyat terakki cemiyeti sonra partisi bunların içerisinde Elmalı Hamdi Yazır gibi İslamcıları da görebilirsiniz, Ziya Gökalp gibi milliyetçileri de görebilirsiniz. Cavit bey gibi Maliye nazırı liberalleri de görebilirsiniz. Neticede bu bir ruh halidir. Dolayısıyla kavramsal olarak işte şuraya bunu hamletmek öncelikle yanlıştır.”
TALAT PAŞA, CEMAL PAŞA, ENVER PAŞA BU AZİZ MİLLET İÇİN FEDAİ CAN EYLEMEKTEN HİÇBİR ZAMAN GERİ DURMADI
Berlin’de şehit edilen Talat Paşa’nın her türlü saygıyı hak ettiğini ifade eden Tutumlu, “İçerisinde İslamcılarda vardır Mehmet Akif gibi mesela. Talat Paşa bir Ermeni tetikçi, katil tarafından Berlin’de şehit edildiğini düşünürsek, onun bu bahsedilen yaftalamalardan çok uzak olduğu görülecektir. İttihat terakkinin bahsedilen 3 yöneticisi, 3’ü de şehit olmuştur. Talat Paşa Berlin'de, Cemal Paşa Tiflis'te ki en tartışmalı olanı aslında Cemal Paşa'dır bunların içerisinde.
Enver Paşa'da Türkistan'da ve bunların üçü de Türk Devleti, Türk Milleti için gösterdiği faaliyetler nedeniyle şehit edilmişlerdir. Dolayısıyla sonlarına baktığın zaman nasıl güzel bir hayat yaşadıkları ve bu devlet için, bu aziz millet için fedai can eylemekten hiçbir zaman geri durmadıkları da görülür.
Bireysel hayatlarındaki ahlaklarına bakıldığı zaman da bugün tüm Dünya’daki siyasi parti yöneticilerine, devlet yöneticilerine örnek temizlikte olabilecek bir hayat sürdükleri de gözüküyor.
Yani iktidarı 1913 yılında esas alırsak 1918’e kadar 5 yıl bu ülkede güçlü bir iktidardı ve fiilen devletin yönetimi bunların elindeydi.
Buna rağmen yaşadıkları hayatın Türkiye'den ayrıldıktan sonra yaşadıkları hayata baktığınız zaman tertemiz, pırıl pırıl bir hayat yaşamışlar ve sonunda şehit olmuşlar. Bu milletin en edna mensubunun yaşadığı hayat neyse onun üstünde bir hayat yaşamayı hedeflemediler ve onun peşinde koşmadılar.
Her zaman birçok yoklukla mücadele ettiler belki ama hiçbir zaman bu temizliklerini lekeleyecek faaliyete girmediler. Talat Paşa Devlet yönetiminde bulunduğu süre içerisinde, devletin devamı için her türlü önlemi almaktan imtina etmemiş, Berlin’de şehit edilmiş bir Devlet yöneticimizdir. Her türlü saygıyı hak etmektedir.”
KİMSE BÖYLE BİR ŞEY YAPABİLECEK İNSANA REFERANS OLMAZ
Geçtiğimiz günlerde Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde uyuşturucu ve tefecilik olayıyla ilgili gözaltına alınan personel ve bir partinin referansıyla işe girmeleriyle ilgili ortaya atılan iddiaları değerlendiren Tutumlu şunları söyledi:
“Burada her iki olayda ismi geçen personel, uyuşturucu niteliğindeki yasadışı yollarla temini ve satılması hem de tefecilik vs. iki yapının içerisinde yer aldığı iddia edilen hastane personelinin parti referansıyla işe girmesi. Her iktidar durumunda, özellikle bazı kriterler uygulanmıyorsa yani merkezi sınav sistemi vesaire gibi birtakım kriterler uygulanmıyorsa bu tip şeyler olabiliyor. Ama şunu ben en azından tecrübe olarak biliyorum. Yoğun personel alımı olan ki! sanıyorum Hastanede bahsedilen personel sayısı 2 binin üzerindedir sadece Afyon Devlet Hastanesinde. Bunlar toplumdaki ortalama siyasi yelpazeye yakın bir dağılım sergilerler. Öyle tek bir siyaseti parti olmaz. Özellikle küçük yerlerde herkes birbiriyle arkadaştır. Herkes birbiriyle akrabadır. Dolayısıyla herkes bir referans istense dahi o referansı kolaylıkla temin edilmekte. Bunun dışında hiç kimse böyle bir şey yapabilecek insana zaten referans olmaz.”
KARARI YARGI VERECEK
“Beş parmağın beşi nasıl bir değilse her personel aynı hassasiyette olmayabilir ve istismara meyil etmiş olabilir.” diyen Tutumlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama yoğun personelin ve personel hareketliliğin olduğu yerlerde ki! Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı bunlar Türkiye'deki en yüksek sayıda personel istihdam edilen bakanlıklar. Dolayısıyla bizim sadece Afyonkarahisar merkezdeki bir tek Devlet Hastanesi’nde 3 binin üzerinde toplam personel var. Ve günlük 10 Bin kişi poliklinik hizmeti alıyor buradan. Bu kadar yoğun bir yerden bahsediyoruz. Dolayısıyla beş parmağın beşi nasıl bir değilse her personel aynı hassasiyette olmayabilir ve istismara meyil etmiş olabilir. Kişisel özelliklerinden kaynaklanabilir. Bugüne kadar öyle bir kötü emare göstermemiştir ama şimdi bazı zaaflar göstermiştir. Şantaja maruz kalabilir vs. diyebileceğimiz birçok nedenden bu tip şeylere meyil etmiş olabilir. Bunun sonucunu yargı verecektir. Sağlık Müdürlüğü bünyesindeki personelin yoğunluğunu düşünürsek çok küçük bir kısım olduğu anlaşılıyor. Bu açıdan da yaygın ve kurumsal olmaması sevindirici. Zaten öyle olması beklenemez.”
Sağlık Müdürü değişiminin operasyonla aynı döneme gelmesiyle ilgi de konuşan Tutumlu, “Sağlık Müdürünün değişimi de aynı döneme denk geldi. Çünkü bildiğim kadarıyla Sağlık Bakanlığı içerisindeki yönetici kadrolar belirli süreler için sözleşmeye imzalıyorlar. Sağlık Müdürlüğünün değişiminde bildiğim kadarıyla sözleşme süresinin dolmasından dolayı gerçekleşmiş bir olay. Bu konuyla bir bağlantısı olduğu görünmüyor.” dedi.
Programın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.