Evliliklerin çoğunun boşanmayla sonuçlandığını görüyoruz. İstatistiklerde evliliklerin yarıdan fazlasının boşanmayla bittiğini gösteriyor. Bu neden oluyor? Başta bunları bir değerlendirmek lazım. Bunları eleştirmek, sorgulamak lazım. Tabii ki şiddet psikolojik bir hastalıktır diyerek şiddeti de alçaltmamalıyız.” dedi.

Afyonkarahisar Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Psikolojik Danışman ve Uzman Aile Danışmanı Sevda Doğan Medya03’da Rasime Fedakar’ın hazırlayıp sunduğu ‘Sözün Özü’ programının konuğu oldu. Kadına Şiddet konusunun ele alındığı programda konuşan Doğan, “Duygusal şiddet görünmüyor ancak mücadele etmekte en çok zorlanılan şiddet türü.” dedi.

DUYGUSAL ŞİDDET ÇOK ÖNEMLİ

Duygusal şiddetin mücadele etmekte en çok zorlanılan şiddet türlerinden bir tanesi olduğunu ifade eden Doğan şunları söyledi: “Şiddet tanımı ve boyutu itibariyle baktığımızda genellikle fiziksel zarar verme olarak düşünülse de aslında çok daha geniş bir kapsamı var. Türleri; fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik ve psikolojik şiddet olarak adlandırabiliriz. Buna yönelik olan her türlü tutum ve davranışı şiddet kapsamı içerisine dahil edebiliriz. Şiddetin amacı bir başkası üzerinde güç ve kontrol kurmaktır. Kasti ve bilinçli olarak birine fiziken, ruhen veya ekonomik olarak ya da cinsel olarak zarar verme eylemlerine biz şiddet diyoruz. En çok bileneni fiziksel şiddet. Vurma, itme, yakma gibi fiziksel anlamda beden bütünlüğünü bozacak şekilde kişilere zarar verme durumu. Ancak çok daha fazla önemli olan, çok daha tehdit edici olan bir şey var ki o da duygusal şiddet. Duygusal şiddet görünmüyor, örtük bir şiddet ancak sıklıkla maruz kaldığımız ve mücadele etmekte en çok zorlandığımız şiddet türlerinden biri.”

Birileri gibi vatandaşa kapıları kapatmıyoruz!
Birileri gibi vatandaşa kapıları kapatmıyoruz!
İçeriği Görüntüle

BAŞARILI OLAN KADINLAR ZOR DURUMDA BIRAKILIYOR

Ataerkil toplumlarda, ön yargıların kadınlar üzerinde cam tavan ördüğünü ifade eden Doğan şunları söyledi: “Kadın olarak hepimizin yaşadığı, daha yetenekli ve daha başarılı olanların, göz önünde olan kadınların kasti ve bilinçli olarak zor durumda bırakıldığı, geri bırakıldığı bir durum. Toplumumuzda buna maalesef sıkça rastlıyoruz. Yazılı bir kurala dayanmıyor ancak üstü örtük sinsi bir duygusal şiddet türüdür cam tavan. Ataerkil toplumlarda da ön yargılar özellikle kadınların üzerine bir cam tavan örer. Burada kadınların lider olmaması için, başarılarıyla göze çarpmaması gerektiğini düşünüyor kimi zihniyet. Bu zihniyete göre kadınların daha iyi olması rahatsızlık verici.”

FAZLA VERDİĞİN HER ŞEY SUÇLULUK OLARAK ÇOCUKTA GERİ YANSIYOR

Kadınların erkek çocukları yetiştirirken yanlış tutum sergilediklerini ifade eden Doğan, “Kadının evde değer görmemesi, ihtiyaçlarının geriye bırakılması ve tabii ki kadın olarak bizlerin erkek çocukları yetiştirirken yanlış tutum sergilememiz en büyük problemlerin başında geliyor. Erkeklik algısı dediğimiz, erkeklere dayattığımız bir algı var. Erkekler güçlü olur, erkekler ağlamaz, erkekler önde durur gibi. Böyle olduğunda erkeğe yüklenen aşırı önem, onu ruhsal anlamda kötü etkiliyor. Fazla verdiğin her şey suçluluk olarak çocukta geri yansıyor. Etrafınızda kayrılan erkek çocuklarına bakın, muhakkak ruhsal problemler yaşıyorlardır. Kadın cinayetlerini işleyenleri gözlemlediğimiz de mutlaka annesiyle problemi olan erkek çocuklarıdır.”

EVLİLİKLERİN ÇOĞU BOŞANMAYLA SONUÇLANIYOR

Evliliklerin çoğunun boşanmayla sonuçlandığını ifade eden Doğan, “Aile içindeki şiddet, kadın erkek arasındaki şiddet. İnsanlar buralara bir günde gelmiyorlar. Bunun öncesinde bir takım olaylar silsilesi var. Öncesine bakmakta fayda var. Şu an evliliklerin çoğunun boşanmayla sonuçlandığını görüyoruz. Bu neden oluyor? Başta bunları bir değerlendirmek lazım. Bunları eleştirmek, sorgulamak lazım. Tabii ki şiddet psikolojik bir hastalıktır diyerek şiddeti de alçaltmamalıyız. Bu durumu görmezden gelmemeliyiz ya da şiddet için meşru bir zemin hazırlamamalıyız. Şiddetin her türlüsü bilinçli ve kasti yapılmışsa muhakkak cezalandırılmalı ve hem toplumda hem de yasalar karşısında bir yaptırımının olması gerekiyor.”

EN TEMEL SORUN VAZGEÇMEMEK

Annenin oğlundan ayrılamamasının, bugünkü yaşanan kadına şiddet olaylarındaki en çekirdek etkenlerden biri olduğunu ifade eden Doğan şunları söyledi:

“Kadına yönelik şiddet olaylarında veya kadın cinayetlerinde biz vazgeçemeyen bir erkek modeli görüyoruz. Haberlerde muhakkak kulağınıza çalınmıştır. Boşanmak üzere ya da boşanmış. Hatta geçenlerde Afyonkarahisar’da yaşanan üzücü olay gibi. Buradaki en temel sorun vazgeçmemektir. Bu da anne ve çocuk arasındaki kurulan o çocukluk yaşantısındaki bağları bize çağrıştırıyor. Eğer çocuk, anneyle kurduğu ilişkisinde ondan ayrılamıyorsa, bireyselleşemiyorsa, ruhsal anlamda anne çocuğu bırakmıyorsa, bir türlü yetişkin olduğunda da bu tarz ilişkileri tekrar ediyor, aynı ilişkileri deneyimlemek istiyor. Annenin oğlundan ayrılamaması, bugünkü yaşanan kadına şiddet olaylarındaki en çekirdek etkenlerden biri.”

CEZASIZLIK CESARET VERİYOR

Cezaların caydırıcı olmamasının şiddet uygulayan kişileri cesaretlendirdiğini ifade eden Doğan, “Şiddetin sonuçları en çok çocukları ilgilendiriyor. Kadına yönelik şiddet olayları, cinayetle sonuçlanan olaylarda çocuklar muhakkak tanık oluyorlar. Zannediliyor ki çocuğun yaşının küçük olması, konuşamaması, 3-5 aylık bir çocuk anlamaz deniliyor. Halbuki yapılan araştırmalar ay olarak, yaş olarak küçük çocukların travmatik deneyimi daha fazla algıladığı, bu olayı daha fazla deneyimlediğini gösteriyor. Kadına yönelik şiddette cezasızlık insanlara cesaret veriyor.”

TOPLUMDA BANANECİLİK HASTALIĞI VAR

Toplumsal şiddet olaylarına hepimizin müdahil olması gerektiğini ifade eden Doğan, “Şiddet gören kadın; birimizin komşusu, kardeşi veya akrabası olabilir. Bir şiddet olayına tanık oluyoruz. Toplumda şöyle bir hastalık var, bananecilik hastalığı. Eşi onu dönüyorsa bana ne! Sokağın ortasında çocuğuna vuruyorsa bana ne! Böyle olmamalı. Karşı komşum ağlıyorken benim o evde huzurlu kalabilmem mümkün değil.

Burada aile içinde yaşanan, aile içinde kalır gibi yanlış inanışlar var. Bu olaylar aile içinde kalmaması gerekiyor. Bu tarz şiddet olaylarında hepimizin müdahil olması, yardımcı olması gerekiyor. Bu sadece komşu olarak bizim görevimiz değil. Topyekün tüm kurumların, İtalya örneğinde olduğu gibi cezaların indirilmemesi, ömür boyu hapis cezalarının olması.”

FARKINDALIK KAMPANYALARI DÜZENLENMELİ

“Yeni evlenecek çiftlere birtakım eğitimler verilecekmiş.” diyen Doğan, “Bu tarz şeylerin daha ciddi anlamda uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Ben, toplumsal farkındalığı arttırmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Okullarda eğitim vermek çok önemli. Maalesef velileri okulda pek göremiyoruz. Özellikle ilişkilerinde sorun yaşayan velileri veya ailede şiddet görmüş olan çocukların bunlarla ilgili daha ayrı çalışmalar yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Farkındalık kampanyaları düzenlenmeli. Belediye aracılığıyla olabilir sivil toplum kuruluşları aracılığıyla. Bilboardlara birtakım farkındalık içeren yazılar, resimler konulabilir ya da zorunlu programlar uygulanabilir.”

ŞİDDET OLAYLARI BASINDA DAHA ÇOK HABER YAPILMALI

Medyada şiddet haberlerinin verilmesini değerlendiren Doğan şunları söyledi: “Olan bir olaya gözlerimizi kapatamayız. Biz görmedik, bilmiyoruz, duymuyoruz diyemeyiz. Şiddet haberleri basında çok yer almalı. Bence daha çok gündeme getirilip, daha çok toplumsal bir şeyler yapılması için harekete geçilmeli.” dedi.

Röportajın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/l-fN75G5SyU