Kendini bulmak için mi yoksa kaybetmek için mi?
Sevgi gerçekten kalbimizin en saf duygusu mu yoksa en şairane yanılgımız mı? Bu kelimeyi çok kolay söylüyor, çok çabuk tüketiyoruz. Çay içer misin? demekle seni seviyorum demek aynı hızda çıkıyor ağzımızdan. Çayımız bitince yenisini söyleyebiliyorum da sevgimiz bitince öyle kolay sevgi sipariş edemiyoruz. Çünkü sevmek, basit bir duygu değil, ustalık isteyen bir sanat. Ama ne yazık ki, kimse bize bu sanatın dersini vermedi.
Okulda matematik anlattılar, tarih ezberlettiler, kimya formülleriyle kafamızı şişirdiler. Mesela Sevginin Vücut Kimyası diye bir dersimiz olmadı. Halbuki çoğumuzun sınıfta kaldığı tek konu bu.
Belki de bu yüzden çoğumuz daha sevgiyi öğrenmeden sınava giren öğrenciler gibiyiz. Çok heyecanlıyız, çok hevesli ama hazırlıksızız.
Sevmek aslında ustalık ister. Bazen en büyük yanlışımız en unutulmaz eseri doğurur. Mesela, yanlış kişiyi sevdiğimizi sanırız. Sonra anlarız ki bizi doğru insana hazırlamış.
Ama biz genelde olayı karıştırıyoruz. Biz bu sanatı biraz yanlış anladık.
Kıskanmayı sahiplenmek zannediyoruz. Sessizliği olgunluk, ilgisizliği de özgürlük. Kimi çok sevmek deyince boğuyor adeta. Mesela telefonu neden geç açtın? cümlesini ilgi göstergesi sayıyoruz. Bir de susarak sevmeyi marifet zannediyoruz. İçimizden çok seviyoruz. İyi de karşı taraf müneccim mi? İçimizden sevdiğimizi nereden bilsin? Sesli söylemek lazım. Sevgi dediğimiz iç sesle değil yüksek sesle söylenir. Kimi de seviyorum demeden sevdiği iddia eder.
Oysa sevmek, incitmeden dokunabilmektir. Kendi sesimizi kısmadan, karşımızdakini de susturmadan konuşabilmektir. Güzelliği de buradadır. Sevmek kusurlarıyla güzeldir. Bir denge işidir. Ne boğmak ne de boşa bırakmaktır. Ne susturmak, ne de bağırmak.
Biraz sabır, biraz mizah, biraz cesaret ister. Bitmeyen bir süreçtir. Biraz sabırla, biraz mizahla, biraz da cesaretle ilerler. İşte o cesaret çok önemlidir. Çünkü herkes izleyici olmak ister. Çok azımız sahneye çıkmayı göze alırız. Hayat, sanatını icra etmeye cesaret edenleri alkışlar. Herkes izleyici olabilir. Ama sevmek, sahneye çıkabilenlerin işidir.
Bazen en güzel eserler de en büyük yanlışlardan doğar. Kendimize sormamız gereken tek bir soru şu. Sevmek cesaret istiyorsa, biz sahneden kaçan izleyiciler mi olacağız, yoksa kalbimizi cesurca sahneye koyan sanatçılar mı?