Sevmek gönüllü deliliktir ama tatlı delilik

Hiç kalbinizin birisi için gerçekten ama gerçekten, göz göre kırılmasını, yanılmasını göze aldınız mı?

Abone Ol

Hatta o kalbin misafir odasında yer kalmadığında bile beklemeyi göze aldınız mı? Sevmek işte tam da budur. Mantıkla izah edilemeyen ama kalpsiz de yaşanamayan bir gönül serüveni. İki hece, dört harf. İçinde kaç fırtına, kaç tebessüm, kaç keşke saklı gönül serüveni. Ne güzel, ne anlamlı, ne büyük kelime değil mi? Ama içinde barındığı kalbimiz minicik.

Sanki koca bir evren, küçücük bir kutuya sığmış. Biz mi sevgiyi seçiyoruz, yoksa o mu gelip içimizde bir şarkı gibi çalmaya başlıyor?

Belki de sevmek bizim olmayan bir duygunun kalpte misafirliğidir. Ama o misafir bir gelir. Daha da gitmez. Çayını da demler. İyiden iyiye yerleşir. Ev sahibi gibi davranır, oturur kalbin başköşesine. Burası benim kalbim artık der.

Sevmek bazen çikolatalı pasta gibidir. Tadı enfes, hissi yoğun, peki sonrası?

Keşke yemeseydim dedirtir.

Garip olan ne biliyor musunuz? Biz o pişmanlığı bile severiz. Çünkü sevgi biraz gönüllü pişmanlık biraz da tatlı deliliktir.

Göz göre göre yürünür o yolda. Çünkü sevgi emek ister. Cesaret ister. Sabır ister. Sevgi bir ömürlük öğrenme halidir. Bazı insanlar kazanmak için değil kalbe dokunmak için sevilir. Aynı zamanda kuralı olmayan bir oyundur. Hakemi yok, geri sarma hakkı yok, çıkış tuşu hiç yok. Çoğu zaman da kaybetmeyi göze alarak başlarız bu oyuna. O yolda atılan her adım kalbimize dokunan bir şarkıdır.

Sevgi akıl işi değil yürek işidir. O yürek bazen bir şarkı söyler, bazen şaka yapar, bazen sessizce ağlar.

Sevgi kalbe giydirilmiş bir misafirliktir. Bazıları geçer, bazıları kalır. Ama bazıları vardır ki gitse de izi hiç silinmez. İşte o sevgi kalbin alnına yazılmış kaderdir.

Siz en çok kimi sevdiniz?

Gülüşünü mü? Gözlerini mi? Kalbini mi? Yoksa sizde açtığı yarayı mı?