GÜNDEM

Konser kültürüne Hülyalıca bir bakış

Son zamanlarda sıkça rastlıyorum. Konser adabı şöyledir, Koro disiplini böyledir! Böyle davranılır!

Abone Ol

Satırlar uzuyor, cümleler sertleşiyor. Hepsi emekle yazılmış, hepsi iyi niyetli belki. Ama içimde hep aynı sorular yankılanıyor.

Ne zaman duygunun yerini kurallar aldı?

Ne zaman sahne, bir paylaşım değil, bir sınav oldu? Biz bu korolara neden başlamıştık gerçekten?

Kuralları yaşatmak için mi, yoksa aynı kalp ritmini duymak, aynı nefesi paylaşmak için mi?

Korolar bir konservatuvar değildir. Bir okul değildir. Bir yarışma da değildir. Korolar, yorgun günlerin ardından bir nefes alanı, içinde şifa, paylaşım ve sıcaklık barındıran bir sığınaktır. Burada kimse yarışmaz. Kimse öne geçmek için değil, bir bütünü tamamlamak için söyler. Evet, disiplin şarttır. Ama o disiplinin özü sevgiyse güzeldir. Sevgi yoksa disiplin, sadece soğuk bir protokoldür. Bir topluluğun içinde sesler kusursuz olabilir. Ama ruh eksikse, müzik tamamlanmaz. Koro, sadece seslerin uyumu değil farklı nefeslerin, farklı hayatların aynı şarkıda buluşabilmesidir.

Her birimiz, kendi hikâyemizi bir şarkının içine bırakırız.

Kırıldığımız, sustuğumuz, özlediğimiz yerden söyleriz.

İşte o yüzden, koro mükemmel söyleyenlerin değil, birlikte hissedenlerin yeridir.

Bir konserde biri yanlış şarkı sözü söyleyebilir.

Biri şarkıyı unutabilir, biri heyecanla öne çıkabilir.

Ama o anda salonda samimiyet yankılanıyorsa,

işte o zaman müzik olmuştur. Çünkü müzik, hata yapmamak sanatı değil hissederek var olma cesaretidir. Ben disiplin derken sevgiyi, uyum derken kalbi, saygı derken insanı anlayanlardanım.

Disiplinin fazlası bazen korkudur. Korkunun olduğu yerde sanat değil, sessizlik başlar.

Elbette kuralları bilelim,

ama kalpleri de unutmayalım.

Bir konserin en güzel anı,

en yüksek alkışta değil,

bir yüreğin içinden geçen o sessiz iyi ki buradayım cümlesindedir.

Çünkü asıl konser, sahnede değil kalpten kalbe kurulan o görünmez köprüdedir.

Belki de asıl soru tam da şudur. Biz gerçekten müziği mi yaşatıyoruz?

Yoksa sadece kuralların sesini mi çoğaltıyoruz?

Çünkü müzik, insanın içindeki çocuğu susturmak için değil, yeniden konuşturmak içindir.