Bir konser yalnızca şarkılardan ibaret değildir. O akşam sahnede duyduğumuz her şarkı, aylarca verilen emeğin, sabrın, fedakârlığın ve inancın sonucudur. Perde kapanmadan, eser bitmeden, alkış tamamlanmadan salonu terk etmek, bir tercihten öte, bir saygı meselesidir. Sahnede kalan koroya, şefe,saz heyetine, koro emekçilerine, teknik ekibe ve o anın ruhuna karşı yapılmış açık bir nezaketsizliktir. Sanat yarım bırakılmaz. Emeğin ortasında kalkılmaz. Çünkü sanat, seyirciyle tamamlanır. Seyircinin görevi yalnızca izlemek değildir. Seyircinin sorumluluğu orada kalmaktır. Çünkü sanat, tanıklık ister. Acil bir durum yoksa, hatır için bile konsere gelinse de yakınının solosu bittikten hem de konser devam ederken gidilmemelidir. Ara olduğunda çıkmak en nezaketli davranıştır.
Ama mesele yalnızca erken çıkmakla kalsa iyi. Salona girerken başlayan bazı alışkanlıklar, maalesef konserin ruhunu ve tadını daha başlamadan kaçırmakta. Konser akışı sürerken, eşe dosta solo yaptı diye sahnede çiçek veren, ardından fotoğraf seremonisi başlatan, akışı bölen, zamanı uzatanlara ne demeli. Bunlar iyi niyetle yapılsa da sahne kişisel seremonilerin alanı değildir. Kolektif bir alandır.
Hatır sahnesi değildir ki. Takdir, alkış ve kutlama elbette yapılmalı ama zamanında.O zaman da konser bittikten sonradır. Sanat, dur kalkla ilerlemez. Konser bittikten, perde kapandıktan ve alkış tamamlandıktan sonra yapılan her teşekkür daha anlamlı, her çiçek daha zarif,
her fotoğraf daha yerinde olur.
Protokol meselesine gelince. Koltukların gereksiz ve abartılı protokol yazılarıyla doldurulması, Paltoyla, ceketle, çantayla yer tutulması, gelen konukların, nereye oturacağım? şaşkınlığı ve yaşanan tartışmalar. Bunlar küçük detaylar gibi görünür ama seyircide büyük bir rahatsızlık bırakır. Sahnenin konsantrasyonunu dağıtır.
Aslında misafirperverlik derken seyirciye mesafe koyulur. Sanat, ayrıcalık gösterisi değil paylaşım ister
Bir diğer önemli konu da solo icralar sırasında yapılan alkışlar. Yeri geldiğinde yapılan alkış, coşku ve motivasyon sağlar. Doğrudur.Ama yanlış zamanda yapılan alkış, akışı keser, icracının konsantrasyonunu da etkiler. Kural olarak icra bittikten sonra alkış başlamalıdır. Bu, konser adabının ve müziğin evrensel nezaketidir.
Cep telefonları meselesine gelince.
Sessize alınmayan her telefon, sahneye düşen görünmez bir gölgedir.
Bir şarkının koro ya da solo icrasının ortasında çalan zil sesi, saniyeler sürer ama etkisi kalıcıdır. O anın büyüsünü bozar. Video çekimi yapılan konserin kaydını da etkiler.
En önemli konulardan biri de salon temizliği tabii ki.
Yiyecek-içecek çöplerini yere atmak, koltuk altlarına bırakmak, ortak alanları kirletmek. Bir salonu nasıl teslim aldıysak, öyle bırakmak seyircinin sorumluluğudur. Kültür ve sanata katkı sağlayan bu tür alanların korunmasında daha özenli davranmak gerekir.
Bir konser, sadece müzik dinlenen bir akşam değildir.
Bir konser, karşılıklı bir saygı sözleşmesidir. Koro sahnede emeğini ortaya koyar, seyirci salonda varlığıyla destek olur.
Biri eksikse zaten konser tamamlanmaz. Salonları konser devam ederken terk ederek değil orada kalarak sanata değer verilir Sahneyi bölerek değil akışına teslim olarak müzik onurlandırılır.
Bunlar kural değil konser kültürüdür. Emeğin yarım bırakılması olmaz. Sanat aceleye gelmez. Saygı vardır ya da yoktur. Ortası yoktur.
O yüzden bu nezaket kuralları salonların duvarına değil yüreklere asılmalıdır. Çünkü sanat,ancak ve ancak saygıyla tamamlanır.