Kaç kere başkasının gözünde nasıl görüneceğim? diye kendimizi şekilden şekle soktuk?
Hani yeni bir eşya alırız. Daha kutusunu açarken bile heyecanlanırız ya. O heyecan kendimiz için mi? Yoksa içimizde ki ses bize paylaşayım da baksınlar, görsünler, imrensinler mi diyor? Aslında tam da orada yakalanıyoruz. Çünkü kalbimizin özünde çok daha kıymetli bir şey var. Alçak gönüllülük. Ama biz ne yapıyoruz? Onu ruhumuzun tozlu rafına kaldırıyoruz. Sonra da unutur gibi yapıyoruz.
Kıskanmak dediğimiz şey aslında bir yangın.
Hem yakıyor hem tüketiyor. Ama en çok da kıskananı yakıyor. Çünkü başkasının ışığını gördüğümüzde aslında kendi karanlığımızı fark ediyoruz. O karanlığı aydınlatmak yerine ne mi yapıyoruz? Işığı gözümüzü almasın diye söndürmeye çalışıyoruz. İnsanoğlu biraz garip ne yazık ki. Kendi ışığını yakacağına, başkasının ışığını söndürme telaşında. Ama kıskandırmak konusuna gelince. O da başka bir türlü hapishane. Baksınlar, görsünler, imrensinler diye yaşamak gayreti. Bunun adı yaşamak mı Allah aşkına?
Özgürlük gibi görünse de kalbi zincirlemenin başka şekli. Hayatımızın resmen gardiyanı oluyoruz. Çünkü ne yaparsanız yapın, başkasının gözüne sokmak için yapıyorsanız, aslında kendi gönlünüz kör kalır.Peki ya alçak gönüllülük? O işte bambaşka bir asalettir.
Gösterişsizdir ama büyük erdemdir. Başkalarının gölgesinde değil kendi kalbimizin içinde bizi büyütür.
Kıskanmak yerine örnek almak, işte asıl devrim orada başlar. Kıskanmakla örnek almak arasında incecik bir fark vardır.
Kıskananlar, onda var da bende niye yok? derler.
Örnek alanlar da, onda varsa ben de yapabilirim derler. Birinde ruh yanarken diğerinde ruh şahlanır.
Çünkü orada ruh özgürleşir.
Bugün bir seçim yapabiliriz.
Kıskanmak mı, örnek almak mı? Kıskanmak, başkasının hayatını seyretmektir.
Örnek almak ise, kendi hayatımızın yönetmeni olmaktır. Kıskanılan değil, örnek alınan insan olduğumuzda da kimsenin alkışına ihtiyaç duymayız.
Çünkü sahnenin ışığı zaten üzerimize düşer. O ışık, gösterişli bir spot ışığı olmasa da alçak gönüllülüğün gösterişsiz ama en derin sahne ışığıdır.
O ışıkla biz zaten kıskanılacak değil ilham verecek bir iz bırakırız. Sonunda dönüp ardımıza baktığımızda, başkasının gölgesinde değil, kendi ışığımda yaşadım deriz.
Etiketler, paylaşımlar, alkışlar mı bizim özgürlüğümüz?
Yoksa özgürlük, kimseye göstermek zorunda olmadan da kalbimizin huzuruyla yaşayabilmek mi? Kıskandırmak için yaşadığımız sahte bir hayat mı?
Yoksa ilham bırakacak kadar gerçek, alçak gönüllü bir iz mi? Cevap çok basit. Kıskandırmak gölge, alçak gönüllülük ise ışık bırakır. Gün gelir herkes gölgeniz bile unutur ama ışığınızı asla.