Kendi hayatınızı mı yaşıyorsunuz yoksa başkalarının senaryosunda konuk oyuncu musunuz?

Bazen kendi kendime düşünüyorum.

Abone Ol

Bu hayat gerçekten bizim mi? Yoksa üzerimize geçirdiğimiz ama bir türlü tam oturmayan, bol, rahatsız edici, paçası yerleri süpüren başkalarının beklentilerini giyindiğimiz bir ceket mi?

Etrafımıza dikkatlice bakalım. Herkes yaşıyor ama kimin hayatı gerçekten kendine ait? Bir şablon var elimizde. Okul, iş, evlilik, çocuk, emeklilik. Peki mutluluk da mı bu sıraya giriyor?

O şablonu kim çizdi acaba?

Annemiz mi? Komşumuz mu? Hocamız mı? Toplum mu? Sosyal medya mı? Yoksa hayatın algoritmasını Elon Musk yazdı da bizim mi haberimiz yok. Her kafadan bir ses, her yürekten başka bir beklenti çıkıyor. Ama kendi sesimizi duyabiliyor muyuz?

Kendi kalbimizi işitebiliyor muyuz? Bize hep doğru yaşa diyorlar ama doğru kime göre? Yanlış neye göre?

Kimin onayını alınca gerçekten yaşıyoruz?

Instagram mı? Akrabalar mı? Hayatta bir garip. İşine akıl ermiyor. Kimi zaman kalın puntolu, büyük harflerle yazıyor kaderimizi.

Kimi zaman da küçücük dipnotlarla en mühim ayrıntıları saklıyor bizden. Çoğu zaman da bildiğini okuyor zaten.

Kendi kafasına göre esip gürlüyor. Madem öyle. Biz de gönlümüzün rüzgarına kapılalım. Sevdiğimiz cinsten yaşayalım şu hayatı. Ne modaya uyalım, ne trendlere. Ne etiketlere ne alkışlara. Kalbimiz gibi, kendimiz gibi. İçimizden geldiği gibi yaşayalım.

Çünkü hayat dediğimiz şey günümüzde başkasına benzemeye çalışırken kendimizden uzaklaşma sanatı haline geldi. Biz artık bu oyunu oynamayalım. Yakın olalım kendimize, yaralarımıza, umutlarımıza. Ne zaman düşsek, bir keşkenin koluna değil de bir iyi kinin omzuna yaslanalım. Başkasının doğrusuyla yaşarsak kendi hayatımızda turist oluruz. Yabancılaşırız kendimize. Herkes gibi olmaya kalkıştığımızda içten içe bir şeyler eksik kalır. Bazen gülüşümüz yarım kalır. Bazen ruhumuz daralır. Ama hep bir boşluk, hep bir eksiklik olur. Hayat da ezbere yaşanmaz ki. Hayat kopyala-i yapıştır da değildir. Bundan sonra kalbimiz klavuzumuz olsun. Bırakalım yolumuzu o çizsin. Bazıları hayatı mantıkla, bazıları hesapla yaşar. Biz ne yapalım? Biz hayatı bir şiir gibi yaşayalım. Mısra mısra, içimizden taşarak.

O şiirin her dizesinde hakkını vere vere yaşadık diyelim. Ey hayat, sen bildiğini okumaya devam edeceksin nasıl olsa. Biz de sevgiyle, cesaretle, umutla bir şiir yazacağız kendimize. Bu dünyaya başkasının hayalini yaşamaya gelmedik ki.

Biz kendi kalbimizden çıkan şiiri yaşamaya geldik.

Ne alkış umurumuzda ne eleştiri. Çünkü sonunda tek bir soru kalır insanoğluna.

Gerçekten yaşadın mı?

Hayatınızı mı yaşıyorsunuz yoksa başkalarının beğeni butonunda mı debeleniyorsunuz? Gerçekten yaşadım diyebildiğiniz kaçıncı gün bugün? Eğer henüz saymadıysanız belki de ilk gün bugündür.