Hani şu şifrem neydi ya? diye panik olup unuttuğumuz yer. Ama kimse o derin o sessiz o inatçı kalp hafızasından bahsetmez.
Oysa asıl şifre oradadır. Ne zaman gerçekten sevdik?
Ne zaman içten dolu dolu güldük? En çok da ne zaman sustuk ne zaman ta derinden yandık?
İşte kalbimiz oralara kayıt yapar. Zihnimiz sil tuşuna bassa da kalbimiz arşivde kalsın der. Arada fark vardır
Zihnimiz unutur çünkü meşguldür. Ama kalbimiz hatırlar çünkü mecburdur. Zihnimiz hatırlamaya gerek yok dese de kalbimiz şöyle fısıldar. Peki ya o gülüşü nereye koyacağız?
Bakmayın siz kalbimizin uslu uslu oturduğuna. Öyle alttan alta çalışır ki zamanın sustuğu yerden konuşur. Hem de en beklenmedik anımızda bazen bir bakışta, bazen bir şarkıda gizlice kapımızı çalar. Birden gözlerimiz dolmuş geçmişi ararken buluruz kendimizi. Ne yapacağımızı bilemeyiz. Hatırlatıverir unutulmayanları.
Sadece üstünü örttüklerimizi. Üstelik kalbimizin hafızası kronolojik de çalışmaz. Zamanla işi yoktur ki onun. Bir gülüşle beş yıl ileri gider. Bir vedayla on yıl geri gelir. Bir merhabayla yeniden başlar. Bir hoşçakalla darmadağın olur. Kalbimizin hafızası özellikle de gece mesaisi yapar. Sabahları durgunsa gözlerimiz bilin ki kalbimiz o gece uzun bir arşiv taraması yapmıştır. Bir önemli mesele de kalbimizin kaydettiği insanlar arasında vip alanı olanlar tabi ki. Bazı insanları ne yaparsak yapalım oradan silemeyiz. Hani silmeye çalışsak da sistem hata verir ya işte o durum. Bazen biri çıkar hiçbir şey yapmaz
Sadece olur. Ama kalbimiz onu özel klasöre alır. Sonra da sinsi sinsi çalışır.
Bir film izleriz. Onu hatırlarız. Bir caddeden geçerken sesi çınlar sanki.
İsmi düşecek bir neden oluşur illa ki yüreğimize. Sakın ola da bu hafızayı küçümsemeyelim
Çünkü kalbimiz kendine iyi geleni de kaydeder içini acıtanı da. Ama aslolan bizi biz yapanı asla ve asla unutmaz.
Benden size küçük bir tüyo. Kalbimiz sadece sevilenleri saklamaz. Bir dostumuzun tebessümü,
annemizin sesiyle gelen huzuru, çocuğumuzun gözünde parlayan sevinci. Hepsini itinayla öyle bir yere yazar ki. O dosya hiçbir zaman çöp kutusuna gitmez. Sonuç olarak kalbimizin hafızasını hafife almayalım. O bir adeta duygu hard diskidir. Görüntü vermez. Ama içten içe sızı verir. O sızı da zamanla bir sıcaklığa dönüşür. Çünkü bazı anılar acı değil sevgi bırakır. Kalbimizin neyi hatırladığını küçümsemeyelim. Hayat belki de zannettiğimiz gibi yeni bir sayfa değil kalbimizin çoktan yazdığı bir cümlenin devamıdır.
Biz onu unuttuk sanmışızdır. Oysa kalbimiz hiç unutmamıştır. Sadece zamanı beklemiştir. Unuttuğumuzu sandığınız yerden yeniden başlıyoruzdur. Bazen başlamak için bir sebep değil hatırlamak yeter. Peki hatırladığımız şey hala içimizde yaşayan bir şeyse?