Güçlü seslerle mi? Yoksa her bir insanın hikâyesi, yorgunluğu, sevinci ve kalp atışlarını oluşturan koroların görünmeyen gönül emekçileriyle mi? İşte tam burada devreye girer o görünmez kahramanlar. Amatör Koro Başkanları. Ellerinde çay bardağı, omuzlarında sorumluluk, yüzlerinde her şey yolunda tebessümüyle, biraz idareci biraz psikolog, biraz organizasyon ustası, biraz insan sarrafı, biraz kriz yöneticisi, biraz arabulucu ama en çok da bir gönül işçisidirler.
Bir konserin perde arkasında, kaç uykusuz gece, kaç sessiz sabır vardır, bilen bilir. Onlar sahne ışığının değil, kulis karanlığının kahramanlarıdır. Görünmez iplerle her şeyi birbirine bağlayan yorgun ellerdir. Kimi zaman aranan numaradır, kimi zaman aranan çaredir.
Arka planda sessizce çalışırlar. Her alkışta her nağme de onların emekleri yankılanır. Her ışığın altında bir izleri vardır. Düzeni sağlarlar, şefle korist arasında görünmeyen ama en sağlam köprüyü kurarlar. Koroyu oluşturan amatör müzik gönüllülerini bir araya getirirler. Koronun işleyişini düzenlemek, herkese laf anlatmak,stres yönetiminde usta olmak da kolay değildir.
Yani görünürde yöneticidirler belki ama aslında şefin gölgesi, koronun sinir sistemi, müziğin arka plan sesidirler.
15 yılı aşkın süredir çeşitli korolarda başkanlık yapan, son üç yıldır da kurucu başkanlığını yaptığım koronun başkanı olarak hem duygusal hem de objektif hem de layıkıyla gözle düşüncelerimi paylaşacağımdan şüpheniz olmasın. Her işte olduğu gibi, amatör korolarda da yalnızca ideal örnekler yoktur. Özveriyle değil, bazen egoyla da karşılaşılabilir. Kendini koro başkanı değil de koro bakanı sananlar da çıkabilir. Toplu ses uyumunu sağlamak yerine topluluğu bölmeyi meziyet sayanlar da vardır. Bazen müziğin, ortamın ahengini bozanlar bazen de en fazla ben bilirim havası taşıyanlar. Duyuyoruz, görüyoruz.Ama biz bugün ideali konuşalım. Çünkü ideal olanı bilmeden neyin eğri, neyin doğru olduğunu da anlayamayız.
İdeal tabloya ulaşmak da her zaman kolay değildir. Çünkü koro başkanlığı, bir makam değil ruhları ve gönülleri yönetme sanatıdır. Unvan değil, uyum önemlidir. Bir başkan gücünü makamdan değil, gönüllerden alabilmelidir. Kimi zaman şefin öfkesini yumuşatıp kimi zaman koristin kırgınlığını onarabilmelidir. Bazen sadece bir nasılsın ya da bir tebessümle bir günün bütün yorgunluğunu silip süpürebilmelidir. Bir şarkının tam ortasında biri ağlasa, o sesi hemen duyabilmeli, biri küsmüşse fark edip bir diğeri sessizleşmişse hissedebilmelidir.
Amatör koroların kalbinde müzik değil, insan hikâyeleri vardır.
O hikâyelerin tam ortasında da bir başkan vardır.
Kimi zaman kahraman, kimi zaman günah keçisi.
Ama her daim gönülden bir emekçi. Onlar olmasa, hiçbir konser tam başlamaz.
Hiçbir şarkı tam bitmez.
Hiçbir birlik duygusu gerçeğe dönüşmez. Koro başkanlığı, görünmeyen ama çok hissedilen bir sorumluluktur. Bir koro, sadece şefin yönettiği seslerden değil, sabırla yoğrulmuş bir birlik ruhundan doğar. Birlik ruhu mutfakta yoğrulur, sahnede parıldar. O mutfakta, işte o gönül emekçilerinin teri vardır. O yüzden sadece şarkılara değil.
O şarkıların yankılandığı ortamları hakkıyla yaşatanlara da kocaman bir alkış gelsin! Günün sonunda, koro çalışması ya da bir konser bittiğinde alkışlar diner, sahne ışıkları söner, ama geriye bir müzik ailesi kalır.İşte o ailenin huzurunu sağlayanlar, unvanı değil, yüreğiyle başkanlık edenlerdir.
Çünkü her koronun bir şefi vardır. Ancak iyi bir başkanı varsa, o koro yaşar. Yoksa uzun ömürlü olmaz ve dağılır. Bir koronun sesi güzel olabilir. Ama o sesin ömrü, o topluluğun ahengi, mutfaktaki yüreklere bağlıdır. Peki biz o yürekleri, o sessiz kahramanları gerçekten yeterince gönülden alkışlıyor muyuz?





