Güneş’in kaleme aldığı yazı şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, Türk Milletinin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk'ün idealleri ile yaşamak ve ideallerini yaşatmak Türk Milletinin yaşamasını sağlamak demektir.
Güzel memleketim Afyonkarahisar’ın Yunanlılar tarafından ilk işgali 28 Mart 1921'de olmuştur. On gün süren işgal sonunda 7 Nisan'da Yunanlılar şehri boşaltmışlardır.
Afyonkarahisar'ın; Millî Mücadele ve İstiklal Savaşımızda önemli bir yeri vardır. Afyonkarahisar, Büyük Taarruz emrinin Mustafa Kemal Atatürk tarafından Kocatepe'den verildiği, Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi'nin yapıldığı, imanın ve vatan sevgisinin zafere dönüştüğü şehitler yurdudur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Afyonkarahisar’a gelişi ilk önce Büyük Taarruz Karargahına gelişiyle başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa, 24 Ağustos 1922 Perşembe günü akşam saatlerinde Afyonkarahisar’ın önemli ilçelerinden Şuhut'a ulaşmıştır.
Bu yazımızı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın önemine, bayram kutlamalarına, Zafer Yürüyüşünün temsil ettiği değerlere ayırdık. 30 Ağustos Zafer Bayramı, 1922’de Atatürk'ün başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'u anmak için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde her yıl 30 Ağustos günü kutlanan ulusal bayramımızdır.
30 Ağustos zaferi için ilk kutlama, Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1924 yılında Dumlupınar’a bağlı Çal köyü yakınlarında yapıldı. “Başkumandan Zaferi” adıyla düzenlenen törenlere Mustafa Kemal Atatürk de katıldı ve eşi Latife Hanım ile birlikte “Meçhul Şehit” anıtının temelini attı. 30 Ağustos kutlamalarının milli bayram olarak ilan edilmesi ise 1926 yılında gerçekleşti ve bayram Türk ordusuna ithaf edildi. Başlangıçta daha sade törenlerle kutlanırken 1960’lı yıllardan itibaren daha kapsamlı ve geniş katılımlı törenler düzenlendi.
30 Ağustos Zafer Bayramının Önemi, Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kaldı. 1881 yılında Duyun-u Umumiye İdaresi ile ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş olan imparatorluk, Mondros Mütarekesi ile siyasi bağımsızlığını da yitirmiş oldu. Mütarekenin 7. maddesi, itilaf devletlerinin güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal etmelerine izin veriyordu ve Anadolu topraklarının fiilen işgali kısa süre içinde başladı. Son olarak 15 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetlerinin İzmir bölgesine yaptıkları çıkarma, üç yıl sürecek olan Millî Mücadelenin fitilini ateşledi.
Kurtuluş Savaşı’nın her aşaması; detaylı bir şekilde değinilmesi gereken kararları, olayları ve muharebeleri içeriyor. Anadolu’nun dört bir köşesinde başlayan direniş hareketlerinden düzenli ordulara geçilmesi, Milli Mücadele’nin planlanması ve örgütlenmesi için düzenlenen Erzurum ve Sivas Kongreleri, ulusal bağımsızlık vurgusu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olan Amasya Genelgesi, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulması ve Doğu, Güney ve Batı cephelerinde yaşanan savaşların her biri bir milletin maddi ve manevi bütün varlığıyla sergilediği büyük iradeyi gösteriyor.
Büyük Taarruz’u giden yolda Batı Cephesinde yapılan savaşların üç aşaması olduğu söylenebilir. I. İnönü (9-11 Ocak 1921), II. İnönü (28 Mart- 4 Nisan 1921) ve Dumlupınar (13-15 Nisan 1921) Muharebelerinin yapıldığı birinci aşamada hedef, işgal kuvvetlerini lojistik kaynaklarından uzaklaştırarak yıpratmaktı. “Stratejik savunma” olarak tanımlanan ve Sakarya Meydan Muharebesinin yapıldığı ikinci aşamada ise Türk ordusu 23 Ağustos- 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yaklaşık 100 kilometrelik bir cephede Yunan ordusu ile mücadele ederek çok önemli bir zafer kazandı. İnisiyatifin Türk ordusuna geçmesi açısından büyük önem taşıyan Sakarya zaferinin ardından, ordunun savunma düzeninden taarruz düzenine geçmesi için hazırlıklara başlandı. Askeri hazırlıkların yanı sıra siyasi anlamda stratejik çalışmalar yapıldı ve Misak-Millîyi dünyaya açıklamak ve kabul ettirmek için çok sayıda adım atıldı. 1922 yılının haziran ayında, taarruz için hareket kararı alındı.
Afyonkarahisar da her yıl yapılan Zafere Yürüyüş ve Büyük Taarruz 25 Ağustos 1922 günü tüm koşullar Türk ordusunun 1.Ordu ile Afyonkarahisar’ın güneybatısından taarruz başlatması için son derece uygundu. 24 Ağustos’ta başkomutanlık karargâhı Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesine taşındı. İlçede bulunan Hacı Veli Konağı ordunun karargâhı olarak kullanıldı. Mustafa Kemal Paşa taarruz için son hazırlıklarını buradan yürüttü. 25 Ağustos’ta ise Kocatepe’ye doğru yaklaşık 14 kilometre sürecek olan yürüyüş başladı. Çakırözü köyünde verilen kısa bir molanın ardından tekrar yola çıktılar ve hava ağarmadan taarruzun yönetileceği Kocatepe’ye vardılar.
Taarruz emri 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabaha karşı verildi. İlk gün Büyük Kalecik Tepe’den Çiğiltepe'ye kadar 15 kilometrelik bir bölge ele geçirildi. 27 Ağustos sabahı yine tüm cephelerden saldırıya geçen 1.Ordu, Afyonkarahisar’ı geri almayı başardı ve karargâh buraya taşındı. 28 ve 29 Ağustos günleri neredeyse bütün Yunan tümenleri çevrildi, çekilme istikametleri ve ulaşım yolları kesildi. 30 Ağustos günü Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe'den idare ettiği savaşta düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarıldı, tamamen yok edildi veya esir edildi. Aynı günün akşamında Türk birlikleri Kütahya'yı geri aldı. Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sonunda, İzmir’e kadar Türk ordusunun karşısında savaşacak Yunan birliği kalmamıştı.
Sonrasında hepimizin çok iyi bildiği o emir geldi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” Yunan birliklerinin tekrar toplanmasına izin vermemek için başlayan takip harekâtı ile sırasıyla Uşak, Balıkesir, Aydın, Manisa ve son olarak 9 Eylül günü İzmir işgalden kurtarıldı.
Büyük Taarruz hem askeri hem de siyasi açıdan Türk Kurtuluş Savaşı'nın en önemli dönüm noktalarından biriydi. Türk ordularının Yunan işgaline karşı kazandığı zafer, Türkiye'nin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesini destekleyen temel taşlardan birini oluşturdu. Zaferin ardından 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan askerinden temizlendi. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile de bağımsızlığımızı tüm dünya kabul etti.
Zorlu koşullar altında yıllarca süren, maddi ve manevi bütün kaynakların sonuna kadar kullanıldığı topyekûn bir mücadele olan Kurtuluş Savaşı, Büyük Taarruz zaferi ve ardından gelen siyasi başarılarla bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolu açtı ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
Zafer Yürüyüşü: Mücadelenin ve Bağımsızlığın Sembolüdür. Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birisi olan Büyük Taarruz sürecinde kilit rol oynayan mekânlar ve güzergâhlar, ulusal mirasımızın bir parçası olarak koruma altına alınmış durumda. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve komutanlarının 25 Ağustos 1922 gecesi Kocatepe’ye ulaşmak için gerçekleştirdikleri yürüyüş ise somut olmayan kültürel mirasımız olarak her yıl 25 Ağustos gecesi “Zafer Yürüyüşü” adı altında her yıl yeniden yaşatılıyor Afyonkarahisar ve tüm Türkiye çeşitli etkinliklerle yürüyüşler ve kutlamalar yapılıyor.
Zafer Yürüyüşü ülkemizin ilk kültürel rota miraslarından birisi olan Zafer Yolu’nda gerçekleştiriliyor. Şuhut İlçesinden taarruzun başlatıldığı ve ilk akınların yönetildiği 1874 metre rakımlı Kocatepe'ye ulaşmak için izlenen güzergâh, her yıl  Şuhut İlçe Kaymakamlığı ve Afyonkarahisar Valiliği’nin önderliğinde yapılan zafer yolu yürüyüşü kalabalık ve bir o kadar ihtişamlı geniş kapsamlı olarak çeşitli etkinlikler yapılarak   Zafer Yolu yürüyüşü yapılarak tescillenmiş oldu.
Zafer Yolu üzerindeki ilk yürüyüş yine aynı yıl, Afyonkarahisar halkı ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden vatandaşlarımızın katılımlarıyla gerçekleştirildi. Her yıl tekrar edilen ve artık Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında gelenekselleşen bu özel etkinliğe yurdun dört bir yanından vatandaşlar, kurumlar, üniversiteler ve STK’lar katılıyor. Katılımcılar, Şuhut’ta başlayan etkinliler sonrasında Çakırözü Köyü’ne geçerek yürüyüşe başlıyor. Yaklaşık 14 kilometre uzunluğundaki Zafer Yürüyüşünün sonunda Kocatepe’de anma törenleri düzenleniyor.
Zafer Yürüyüşünün Sosyal ve Kültürel Önemi Zafer Yürüyüşü, temsil ettiği değerler bakımından bütün kutlamalarımız içinde çok özel bir yere sahip. Bundan 102 yıl önce Büyük Taarruz’u bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm kahramanlarının gece karanlığında at üstünde, kağnıları çekerek ya da yürüyerek kararlılıkla kat ettikleri o yol bizi zafere ve bağımsızlığımıza ulaştırdı. Bugün aynı rota üzerinde yaptığımız Zafer Yürüyüşü de bizleri ortak değerlerimiz etrafında bir araya getirmeye, bu değerleri savunmanın ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu hatırlatmaya devam ediyor. Bağımsızlık ve özgürlük mücadelemizin bir yansıması olarak genç nesillerin geçmişle bağlantı kurmalarını ve geleceğe daha emin adımlarla yürümelerini sağlıyor. 
Türkiye’ de Zafer Yürüyüşü Etkinliği; Türk Milleti ailesi ile çoluk çocuk yaşlı demeden bu kutlu yürüyüşe katılarak bu zaferi yaşatan başta Gazi Mustafa Kemal ATÜRK ve Silah arkadaşlarına bu zaferi yaşatan aziz milletimize sonsuz teşekkürlerimizi sunarım.  Zafer yürüyüşümüzü millet olarak yurdumuzun her köşesinden sağlanan katılımlarla yeni zaferlere doğru her geçen gün daha fazla katılımlar sağlıyor aziz milletimiz.  Gururla gerçekleştirdiğimiz her yürüyüşün özel bir anlamı olması ayrıca Türkiye'nin dört bir yanından Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlerimiz için Zafer Yürüyüşüne katılması ve Kocatepe Anıtının ziyaret edilmesi her yıl önemini daha da artırmıştır. 
Büyük Taarruz ’un 102 yılını kutladığımız Millî Mücadelenin kahramanları ve Cumhuriyetimizin kurucu kuşağı artık aramızda değil. Bizler, bağımsız bir ülkede doğmuş ve doğduğu topraklarda hiç savaş yaşamadan yetişmiş bir nesil olmanın gurunu yaşıyoruz. Ancak sahip olduğumuz haklara ulaşabilmemiz için alınan zorlu kararların, verilen mücadelenin, yapılan savaşların ne kadar değerli ve benzersiz olduğunu her zaman yüreğimizde hissediyoruz.
Yorgun, tükenmeye ramak kalmış ama kararlı bir orduyla, sisli bir 26 Ağustos sabahında top atışlarıyla başlayan; bir tepeden diğerine, bir kasabadan bir sonrakine adım adım ilerleyen Büyük Taarruz ‘un, Anadolu topraklarında yetişecek yeni nesiller için yok olması mümkün olmayan bir yol döşediğine inanıyorum. Hepimiz o yoldan yürüyerek ve başımız dik olarak yetiştik. 
Bize bu gururu ve zaferi yaşatan başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah arkadaşlarına aziz şehitlerimize minnettarım. Afyonkarahisar'ın düşman işgalinden kurtuluşu her yıl geleneksel olarak 27 Ağustos tarihinde öğleden sonra Anıtpark önünde gerçekleşen çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin başarıyla sonuçlanmasıyla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde başlatılan kurtuluş mücadelesi kesin ve kalıcı bir zafere ulaşmıştır. 
30 Ağustos Zafer Bayramı, her yıl tüm yurtta ve yurt dışı temsilciliklerimizde düzenlenen etkinliklerle büyük bir coşku ile kutlanmaktadır. Bu zafer, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin disiplinli ve kararlı bir şekilde hareket ederek büyük bir üstünlükle zafer elde edebileceğini yedi düvele göstermiştir. 
30 Ağustos, aynı zamanda düşman işgalinin sona ermesine ve sonrasında Lozan Antlaşması’nın imzalanmasına yol açmıştır. Zafer, Türkiye’nin bağımsızlığını resmi olarak tescil ederken, Atatürk’ün askerî dehasının göstergesi olarak da kabul edilmektedir. 
Tüm bu nedenlerle, 30 Ağustos Zaferi, Türk milleti için büyük bir gurur ve kıvanç kaynağı olması yanında, Türk bağımsızlık mücadelesinin en önemli anlarından birini oluşturur. 
30 Ağustos Zafer Bayramı, aynı zamanda güçlü bir birlik ve dayanışma günüdür. 
Bu anlamlı günde, tüm Türk milleti olarak bir araya gelmeli, milli değerlerimize omuz omuza sahip çıkmalı ve her daim birlik içerisinde kalmalı, geleceğimizi daha parlak bir şekilde inşa etmek için birbirimize destek olmalıyız, Türkiye’nin kalkınması ve refahı için el ele vermeliyiz. Bu kutlu gün vesilesiyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatanımız uğruna canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, minnet ve şükranla anıyorum.
 Türk milletinin bağımsızlık azmi ve iradesi her daim ayakta kalacak, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.
Böyle kurtuluş mücadelesi veren bir neslin torunları olmak bize onur ve gurur vermektedir.
Bir Afyonkarahisar sevdalısı olarak aziz vatanımı düşman işgalinden kurtaran atalarımızın önünde saygı ile eğiliyorum. Mekanları cennet Olsun.
Son söz olarak diyorum ki; Ne Mutlu Türk’üm Diyene.