İnsanların evlerine konuk olan bu yapımlar, sessizce bilinçlere işlenir. Fakat ne yazık ki son yıllarda diziler, toplumun değerlerini yükseltmek yerine, ahlaki çöküşün hızlanmasına hizmet eder hale geldi.
Eskiden aileler televizyonun başına birlikte oturur, bir diziden sonra sohbet edecek ortak değerler bulurdu. Bugünse şiddet, aldatma, entrika ve çıkar ilişkileri senaryoların vazgeçilmez “reyting silahı” haline geldi. İzleyiciler, farkında olmadan bu kirli hikâyeleri normalleştirmeye başladı. Aldatılan eşe üzülmek yerine “intikamını nasıl alacak” diye merak eder hale geldik. Mafya karakterleri rol model, lüks hayatlarla yoğrulmuş diziler ise hayali bir mutluluk reçetesi oldu.
Toplumsal çürüme böyle başlar:
- Kötülük meşrulaştırılır. Bir karakter “kahraman” gibi sunulsa da yaptıkları vicdanı aşındırır.
- Aile kavramı zayıflatılır. Sadakat, sevgi ve merhamet yerine hırs, ihtiras ve ihanet sahneleri öne çıkar.
- Gençlerin rol modelleri kirlenir. Hayal kuracakları kişilikler yerine, sahte kahramanlar ve kolay yoldan kazanç hayalleri verilir.
Bugün ekranlarda izlediklerimiz, yarın sokakta gördüklerimize dönüşür, hatta dönüşmeye başladı bile… Şiddeti normal gören çocuk, büyüdüğünde kavga eden bir yetişkin olur. İhaneti sıradan bulan genç, yarın kendi yuvasını yıkar.
Artık şu soruyu sormamız gerekiyor: “Biz ne izliyoruz?” ve en önemlisi “Biz neye dönüşüyoruz?”
Eğer toplum olarak ayağa kalkmak, değerlerimize sahip çıkmak istiyorsak; senaristten izleyiciye kadar herkesin sorumluluğu var. İyiliği, merhameti, adaleti ve gerçek sevgiyi anlatan yapımlar talep edilmedikçe, ekranlarda kirli hikâyelerin saltanatı sürecektir. Aksi halde; ekranlardan yayılan bu kirli hikâyeler, yarın sokaklarımızda ve ailelerimizde daha ağır bir bedel olarak karşımıza çıkacaktır.
Bugün bize düşen, ekran başında sadece “seyirci” olmak değil, aynı zamanda “vicdanlı bir denetçi” olmaktır. Çünkü: Diziler sadece vakit geçirme aracı değil, aynı zamanda nesilleri şekillendiren görünmez öğretmenlerdir.
Unutmayalım: Ekranda izlediğimiz her hikâye, yarının toplumsal hafızasına kazınan bir izdir.