Medya03’de Gazeteci-Sunucu Kadir Kaplan’ın sunduğu programın Canlı Yayın konuğu olan Demokrat Partisi Genel Başkanı Gültekin Uysal, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’ya giderek PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la görüşme kararı almasıyla değerlendirmelerde bulundu.
KOMİSYONDA MİLLETİN HUKUKUNU KORUMAK ADINA BULUNDUK
Uysal şunları söyledi: “Evet başından itibaren birinci çözüm süreci bugünkü adıyla İmralı süreci, bütün teşebbüslerin mantığı, uygulanış biçimi topyekün bir kategorik olarak müteşebbisin karşısında olduğumuzu ifade ettik. Komisyonda bulunma sebebimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletinin bu manada birliğine, beraberliğine, egemenlik sahasına yönelik olarak komisyon eliyle de olsa Türkiye gündeminde bir takım taleplerin geleceğini biliyorduk. Tüm bunlara karşı olarak milletin hukukunu korumak adına, parti olarak neyi düşünüyorsak, bu ülkenin içinden süzülerek geldiği tarihi mecranın bize yüklediği sorumlulukla beraber onu yerine getirmeye gayret gösterdik.”
PROPANGANDANIN GERÇEKTE BAĞININ OLMADIĞINI GÖRDÜK
“Bütün bu ölçüleri koyarken de tane tane ifade etmek gerekirse etnik bölücü hareketlerin nihai programı değişmez.” diyen Uysal sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye'nin önüne mazeret diye konulan bölgede Suriye’de gelişen hadiseler, Türkiye'ye yönelik tehditler, PKK/PYD’nin Amerika Birleşik Devletleri'nin gözetimi hamileliğinde orada bir özerk alanı ele geçirdiği ve burada kalıcı bir otoriteyi kurumsal manada, uluslararası zeminde güvenceye bağlamak için çabaları var. İşte bunu bertaraf etmek için Türkiye'de böyle bir adım atıyoruz diyerek bir propaganda var. Ama bunların gerçekte bağının olmadığını, yaşananlar zaten o gündür, bugündür gösteriyor.
Bizim temelde inandığımız şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti sadece Cumhuriyet’de değil tanzimat fermanı, ıslahat fermanı, eşit vatandaşlık hukukunu Cumhuriyetle kurmamışız! İmparatorlukta beraber kurmuşuz. Bu ülkede etnik ve mezhebi bir takım kimlik sahaları tanıyarak değil, temel referans noktamız hukukumuzun anayasal akitleşmemizin temeli vatandaşlık hukuku.”
T.C.’NİN HAMİSİ HİÇBİR ŞEKİLDE BİR TERÖR ÖRGÜTÜ OLAMAZ
Uysal, “Aslında Türkiye'de mesele terör örgütü gibisi sunulsa da bunca yıldır On binlerce insanımızın canına mal olmuş olsa da esas mesele terörü aparat haline getirmiş, etnik bölücü bir programla Türkiye karşı karşıya. Bu açıdan PKK yöneticilerinden Cemil Bayık'ın da bir açıklaması var. “Biz silahlı mücadeleyle beraber bu yanlışın dirilişi gerçekleştirdik.”
Şimdi onların tabiriyle ve bugün sayın Bahçeli'nin ısrarla ifade ettiği önder kavramı etrafında, siyasal zeminde Kürdistan'ın dört bir tarafında, dört bir Kürdistan'ın bağımsızlığının mücadelesini vereceğiz diyerek açık beyanları var. Bütün bu açılardan bakınca biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hamisi, hiçbir şekilde bir terör örgütü olamaz.
Bunca şehitler vermişiz. Sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir savaşa girmiş, bir mücadeleye girmiş de teröre karşı, PKK’ya karşı bu mücadeleyi kaybetmiş. Kaybeden bir aktör olarak, kaybeden bir Devlet olarak masaya oturmuş, toplum önünde psikolojik üstünlüğünün terör örgütüne geçtiği, etnik bölücü hareketin manyetiğinden kitleleri uzaklaştırmamız gerekirken tamamen dar çerçevede iktidarın Sayın Erdoğan'ın önümüzde seçimle ilgili hesapları çerçevesinde oradan bir eksik kalan oy kısmını devrişebilmek için bir teşebbüs olarak da önümüze çıkıyor.”
ŞİDDETLE KARŞI ÇIKTIK, BU KOMİSYONUN İÇERİSİNDE BULUNMAYACAĞIZ
Bundan sonra komisyonun içerisinde olmayacaklarını ifade eden Uysal şunları söyledi: “Bütün bu cephelerinden bakınca biz bu meselenin Türkiye'nin esaslı bir meselesi. Ama, Sayın Bahçeli'nin kamuoyununda zaman zaman anlamakta güçlük çektiği ama geçenlerde sosyal medyadan da bir paylaşımda bulundu. Buna çok büyük jeopolitik, siyasi, derin devlet aklı, devlet aklı bu tür yakıştırmalar yaparak bir mana yüklemenin de çok gerek olmadığı kanaatindeyim. Sadece mesele kademe kademe, kontrollü krizlerle beraber iktidarı bir kulvara Sayın Bahçeli'nin sokması. Tüm bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kontrol ettiği yeri, manivelası yüzde 50+1 dengesi. O manada kendi varlığını, kendi varlığına kaçınılmaz ihtiyacının dozajını, düzeyini artırmaktan ibaret olarak değerlendiriyorum.
Bütün bu cephelerinden bakınca komisyonun gündemine zaten başından itibaren Sayın Bahçeli'nin Milliyetçi Hareket Partisi temsilcilerinin sanki komisyona gelince komisyondan evet kararı çıkmış gibi. Biz Demokrat Parti olarak çok kati bir şekilde diğer tüm siyasi partilerden de ayrışarak, hem burada şerh düşeceğimizi, O komisyonda birinci derecede siyasi muhatapların yüzüne haykırarak, en nihayetinde de çok kategorik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi elbette bir temsilen milletimizin temsilcilerinin olduğu kurum ama en nihayetinde milletinde milliyet bağıyla beraber bir teröristin ayağına gitme meselesidir. Buna şiddetle karşı çıktık. Bu beyanımız ifade ettik. Bundan sonra bu komisyonun içerisinde bulunmayağız.” ifadelerini kullandı.




