Dehşetiler Şirketler Grubu kurucu ortağı M.Melih Yurter medya03.com’da Rasime Fedakar’ın hazırlayıp sunduğu ‘Sözün Özü’ programının konuğu oldu. M.Melih Yurter aile kökleri, çocukluğu, iş hayatı ve G20 KOBİ Girişimcilik Başkanlığı dönemiyle bilgiler verdi.
BİZİM AİLEDE EĞİTİME ÇOK ÖNEM VERİLİRDİ
“1962 yılı Ankara doğumluyum.” diyen Mehmet Melih Yurter şunları söyledi: “Ailemin kökleri Afyon’dan çıkmış, en dibe indiğimiz zaman 1801 yılında doğmuş olan Salih Dehşeti Efendi. Gerek eğitim alanında, gerek kültür ve gerekse dini konulardaki hassasiyetiyle tanınmış ve bilinmiş bir zat. Ben onun 7. kuşaktan torunuyum. Türkiye’nin kuruluşuna emeği geçen Nebil Efendi ise Afyon’da Kurtuluş savaşı döneminde Kuva-yi Milliyenin kurulmasında görev almış. 23 Nisan 1920’deki TBMM’nin 1. dönem 1. milletvekili.”
1939 YILINDA ANKARA’YA GÖÇ ETMİŞİZ!
Rahmetli dedesinin 1939 yılında Afyonkarahisar’dan Ankara’ya göç ettiğini ifade eden Yurter sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi o dönemin hemen akabinde benim rahmetli dedemde 1939’dan itibaren Ankara’da yaşamaya başlamış, Ankara’ya göç etmiş. Dolayısıyla babam, amcalarım, halalarım Ankara’da büyümüşler, bazıları da orada doğmuş. Ben de bu silsile devam ettiği için Ankara’da doğdum, büyüdüm. Bizim ailemizde eğitim çok önem verilen bir unsur, sadece şahsımla ilgili değil. Kuzenlerimde ailemizin bulunduğu imkanları zorlayarak yaşadıkları dönemde ülkemizde eğitim seviyesinin ortalamasının bir tık üzerinde alabileceğimiz eğitimi hep vermeye çalışmışlardır.”
TED ANKARA KOLEJİ MEZUNUYUM, ÜNİVERSİTE EĞİTİMİMİ İNGİLTERE’DE TAMAMLADIM
Eğitim hayatıyla ilgili de bilgiler veren Yurter şunları söyledi:
“1968 yılında TED Ankara Koleji ilkokul 1. sınıftan itibaren eğitim almaya başladım. Talihsiz bir dönemde mezun oldum. 1980 yılının Haziran ayında ben mezun oldum. O dönemde maalesef ülkemizde anarşi hat safhadaydı. Özellikle Üniversitelerdeki eğitimler 1977 yılından itibaren duraksamaya girmiş, zaman zaman derslerin yapılamadığı, boykotların ön plana çıkmış olduğu bir dönemdi. O dönemde Ortadoğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesini kazanmıştım. 12 Eylül henüz olmamıştı ve sert bir dönemden geçiyorduk. Allah razı olsun rahmetli babam bu noktada çok önemli bir karar alarak eğitimimi daha iyi devam ettirebilmek adına benim İngiltere’de eğitimime devam etmemi istedi.
Oradaki imtihanlara girdim ve sonrasında Üniversite eğitimi almaya başladım. 1984 yılında lisans eğitimimi bitirdim, daha sonra Jet Motorları tasarım bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım fakat onu tamamlayamadım. O dönemde rahmetli babam Elektrik Mühendisi ve taahhüt işleri yapmaktaydı. Suudi Arabistan’da almış olduğu taahhüt işlerinde bana ihtiyacı olduğunu bildirdiği için 1985 yılının sonunda Suudi Arabistan’a gittim ve rahmetli babamla 1991 yılına kadar birlikte Cidde’de özellikle Medine’de hem yaşama hem çalışma imkanına sahip oldum.”
1990 YILINDA KÖKLERİMİN ÇIKTIĞI AFYON’A DÖNDÜK
Afyonkarahisar’a dönüş ve ticarete atılma süreciyle ilgili de bilgiler veren Yurter sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha sonra Türkiye’ye dönme kararı aldığımızda köklerimin çıktığı daha önce yaşamadığım sadece zaman zaman tatillerde ziyaret ettiğim Afyon’da hayat kurmamızın, iş kurmamızın daha doğru olacağını düşünerek fikrimi rahmetli babama ifade ettim. İlk başta şaşkınlık oldu onun içinde. Ama o da anlayışla karşıladı ve 1990 yılında Afyon’da ilk defa kendi işletmemizi kurmak suretiyle OSB’de üretime başladık. O gün bugündür de Afyon’da yaşıyorum. “
DEHŞETİ İSMİ VE DEDESİ SALİH EFENDİ’Yİ ANLATTI
“7. kuşakta bulunan biri olarak geriye gittiğimiz 1801 yılında Salih Efendi dünyaya gelmiş, babası Mehmet efendi.” diyen Yurter şunları söyledi:
“Babası bir cami imamı, ilk eğitimini babasından almış, daha sonraki üst eğitimlerini Uşak ve Konya’da tamamlamış. Bir üst yüksek eğitimini ise Mekke’de tamamlamış. Mekke’de eğitimini tamamladığında Medrese açabilme icazetini orada alıp Afyon’a dönmüş. Afyon’a döndüğünde bugün Zafer Anıtımızın bulunduğu parkımızın Valiliğe çıkan yokuşun sağ tarafında şu anda Güreş Eğitim Merkezinin bulunduğu yerde Paşa Cami varmış. Ulu Cami 870’de yapılmış bir cami, Paşa Cami de 910-920’lerde yapıldığı düşünülüyor. Bir başka deyişle 1100 yıllık cami iken, o Caminin hemen yanı başında hatta bir duvarını kullanmak şartıyla bir Medrese inşa etmişler. 1830’da bu Medresenin inşaatını tamamlamışlar ve eğitim vermeye başlamışlar. Salih Dehşeti efendi özellikle bugün Medeni hukuk diye nitelendirdiğimiz feraiz ilmiyle iştigal etmiş ve bu konuda uzmanlığını almış bir şahsiyetmiş. O günün şartlarında sadece Afyon değil çevre illerde de Kütahya, Uşak, Isparta, Denizli, Burdur tarafında da ünlenmiş bir şahsiyetmiş.
Neden Dehşeti ismi verildiği hep soruluyor. Salih Efendi aynı zamanda güçlü bir şair. Şu ana kadar Üniversitemizin Kütüphanesinde ve edebi hazinesinde bulunan 41’e yakın şiiri var. Yaşadığı dönem içerisinde yazmış olduğu şiirler bir çoğu yaşadığı dönemin idarecilerini eleştiren şiirler olmuş. Bu yazmış olduğu şiirlerde kullanmış olduğu üslubun son derece cesaretli korkusuzca olmasından dolayı o günün dehşeti kelimesinin karşılığı olan güçlü, dirayetli anlamının korkusuzca davranan anlamının ortaya çıkması sebebiyle kendisine Dehşeti Salih denilmiş. Bu lakap halk tarafınca kendisine verilmiş.”
GURURLA ÇALIŞTIM, İNŞALLAH BAŞARILI OLMUŞUMDUR!
G20 KOBİ Girişimcilik Başkanlığı dönemiyle ilgili de bilgiler veren Yurter şunları söyledi:
“Gelişmiş 20 ülkenin oluşturmuş olduğu bir platform. Bu iktisadi bir platform. Bu platformda yer alan ülkeler Dünya sıralamasında en yüksek Gayri Safi Milli Hasılaya sahip olan 20 ülkeyi içermekte. Daha sonra 2010 yılından itibaren AB tek bir vücutmuş gibi değerlendirilerek Avrupa Birliği’ni de o günün şartlarında sonrasında dahil olduğu için aslında bu rakam 29’a kadar çıkmış durumda. G20 iktisadi platformuna Türkiye Cumhuriyeti Devletimizde bulunmakta. 2015 yılında biz 17. sıradaydık. O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz G20’nin Başkanlığını almıştı. 2009 yılında İngiltere’de yapılan yine bir G20 toplantısında ekonominin sadece kamu ekonomisinden kaynaklanmadığını, yapı içerisinde özel sektöründe ciddi bir katkısının bulunduğunu düşünerek bu yapının içerisine özel sektöründe, iş dünyasının da katılması kararlaştırılıyor. Ve 2009 yılından itibaren G20 platformunun içerisine B20, yani İş Dünyası 20 olarak bir yapı oluşturuluyor. Bu yapı da kendi içerisinde alt başlıklar oluşturuyor. Bu alt başlıklar sanayi, ticaret, altyapı, finans ve KOBİ ve girişimcilik çalışma grupları olarak. G20’nin Başkanlığını yapan ülke aynı zamanda bu alt kadrolarında Başkanlığını sürdürüyor. O dönemde 2015 G20 yapısı içerisinde B20 kapsamında Ticaret Çalışma Grubu Başkanlığını Güler Sabancı hanımefendiye tevdi edildi. Sanayi Çalışma Grubu Başkanlığı Ali Koç beyefendiye, Altyapı Çalışma Grubu Başkanlığına Ferit Şahenk beyefendiye, Bankacılık Çalışma Grubu Başkanlığı Hüsnü Özyeğin beyefendiye, KOBİ ve Girişimcilik Çalışma Grubu Başkanlığı da bana tevdi edilmişti. Hatta bu görev tevdi edilirken Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu’ydu. Kendisi bizzat telefonla arayarak böyle bir görevi tevdi ettiklerini, yazılı olarak da bunun elime ulaşacağını söylemişlerdi 2014 yılının Ekim ayında. O vesileyle ülkemizi ve aynı zamanda G20 bünyesinde bulunan diğer ülkelerdeki KOBİ ve girişimcilik sivil toplum örgütlerinin hepsiyle bağlantı kurmak suretiyle, onların sorunlarının tespiti, bu sorunlarının çözüm önerilerinin tespiti yönünde 1,5 yıllık bir çalışmamız oldu. Bu çalışmaları Dünya Bankası’nda, IMF’de OECD’si de ve Uluslararası Finans Kurumlarında bizzat bulunarak, toplantılar ve çalışmalar yapmak suretiyle farklı kıtalarda, farklı ülkelerde bu çalışmaları yapmak suretiyle geçen bir dönem oldu.
O dönemde ülkemizde KOBİ ve girişimcilik denildiği zaman ülkemizin ekonomik yapısı içerisinde yaklaşık yüzde 91’lik sayısal varlığa sahip olan KOBİ’lerin temsil edildiği bir çalışma grubu. Bununla ilgili sorunları tespit ettik ve Devlet Başkanlarına tespit ettiğimiz sorunların nasıl çözüleceğine dair görüşlerimizi ifade ettik. Bunların bir çoğu uygulamaya geçti, ben de o dönemde o görevi yerine getirmeye çalıştım gururla. İnşallah başarılı olmuşumdur.”
AFYON SADECE KARAYOLLARI, DEMİRYOLLARININ KESİŞTİĞİ BİR NOKTA DEĞİL HAVAYOLLARININ DA KESİŞTİĞİ BİR NOKTADAYIZ
“Afyon kadim bir şehir. 3 bin yıldan fazla geçmişi olan bir şehir.” diyen Yurter sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her dönemde bugün olduğu gibi yolların kesiştiği bir yer. Tabi lojistik çok önemli. Bu tedarik zincirlerinin olmazsa olmaz diye nitelendikleri ana merkezlerden bir tanesi Afyon. Günümüz şartlarında bakıldığında gerek karayollarının, gerek demiryollarının hatta havayollarının kesiştiği bir nokta. Bir nevi kavşak noktasını oluşturan bir nokta. Hatta bu nokta OSB’dedir. İstanbul’dan kalkan bir uçağın Güney’de nereye gitmesi gerekiyorsa ilk gelmesi gereken ilk kavşak noktası Afyon’dur. Afyon’dan sonra dağılır. Gerek yurtiçi uçuşlarda, gerek yurtdışı uçuşlarında. Örneğin İstanbul’da bir uçak kalktı İran’a, Suriye’ye, Lübnan’a veya Suudi Arabistan’a gidecek veya Afrika ülkelerine gidecek, Afrika’nın doğusunu kastediyorum. İlk önce Afyon’a gelir, orada Afyon’a geldiğini belirler sonra oradan kendisine rota verilir. O rotaya binaen gideceği ülkenin sınırlarına kadar o yolu tedarik eder. Bir nevi hava trafiğinin tamamıyla elektronik ortamda sağlandığı bir nokta burası. Yani biz sadece karayolları ve demiryollarının kesiştiği bir noktada değiliz, aynı zamanda havayollarının da kesiştiği bir noktadayız. Bu bizim aslında coğrafi olarak ne kadar önemli bir yere sahip olduğumuzun ana göstergelerinden bir tanesidir. Peki biz bunu kullanabiliyor muyuz? Kullanıyoruz ama yeterli midir hayır yeterli değildir. Bunun daha ileri noktasına taşınabilmesi için de aslında önümüzde fazla da bir engel bulunmamaktadır. Bir taraftan yerel yöneticilerimizin, diğer taraftan siyasilerimizin bu tür konularda elbirliği ve işbirliği yapmak suretiyle konuyu devamlı gündemde taşımak suretiyle farklı bir noktaya getirebilirler şehrimizi.
Örneğin Sahipata Beyliği zamanında Afyon yine bölgedeki en önemli ticari merkezlerden bir tanesi. Hemen çevresinde bulunan Kütahya’ya, Isparta, Burdur’a ve Uşak’a yön veren bir şehir. Cumhuriyet tarihimize geldiğinde ise; bir taraftan demiryollarının kurulmuş olması, diğer taraftan gelişim döneminde ilk çimento fabrikasının devlet eliyle Afyon’da kurulmuş olması, daha sonraki dönemde özellikle 70’li yıllarda Şeker Fabrikası, SEKA gibi Kamu İktisadi teşekküllerinin kurulmasıyla birlikte Afyon önemli bir sanayileşme noktasına gelmiş bir şehir. Akabinde özel sektörün kurmuş olduğu yatırımlarla yine Afyon ön plana çıkmış bir şehir. Ancak yeterli mi? maalesef yeterli olmadığını düşünüyorum. Sahip olduğu potansiyellerin değerlendirmesi adına.” dedi.
Yayının tamamını https://youtu.be/ekielLKhaf0 adresinden izleyebilirsiniz.