Afyonkarahisar Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Psikolojik Danışman ve Uzman Aile Danışmanı Sevda Doğan medya03.com’da Rasime Fedakar’ın hazırlayıp sunduğu ‘Sözün Özü’ programının konuğu oldu. Programda dijital çağda beden algısı, estetik müdahale ve beden dismorfofobi bozukluğu konuşuldu.

İNSANOĞLU VAR OLDUĞU GÜNDEN BU YANA ZAMANIN YIPRATICILIĞINA KARŞI ÇÖZÜM YOLLARI ARADI

Zamana karşı koyma durumuyla ilgili açıklamalarda bulunan Doğan şunları söyledi: “Bu çok da yeni olmayan bir kavram. Tarihten örnekler verecek olursak zamana karşı koyma çabası eski medeniyetlerde de vardı. İnsanoğlu, var olduğu günden bu yana ölümün kaçınılmazlığı ve zamanın yıpratıcılığına karşı birtakım çözüm yolları aramışlardı. Örnek olarak Mısırlıları verebiliriz. Eski Mısırlılarda bedeni ölümsüzleştirmek sonsuza dek yaşatmak için mumyalama yöntemi kullanılıyordu. Farklı medeniyetlerde iksirler icat ediliyordu Antik Mısır'da olduğu gibi. Şöyle bir inanışı vardı! Beden yok olursa, ruh geri dönecek, bir ev bir yuva bulamayacaktı. Ölüm onlar için yeni bir başlangıcın kapısıydı, bir son değildi.

Bir diğeri antik Çin’de meydana gelen. İlk Çin imparatoru Qin Shi Huang hiç ölmemenin çarelerini arıyordu. Milattan önce 145 lere dayanan, tarihsel olarak kayıt altına alınan bu olayda Çinli simyacılar civanın büyüleyici bir madde olduğunu düşünüyordu. Çünkü civa ortam sıcaklığında sıvı halde kalabilen tek metaldi. Böyle olduğu için onun büyüleyici bir özellikte olduğunu düşünüyorlardı. Civa hammaddesinin oluşturduğu birtakım haplar icat ettiler ve imparatora sundular. Bu maddeler bedende birtakım ilk etapta enerjik olmasına yol açıyordu. Bu da onu büyüleyici hale getirdiğini düşünüyordu, canlandırıyordu. Aslında yavaş yavaş da kendisini zehirliyordu. Sonunda 49 yaşında hayatını kaybetti. İmparatorun mezar odasından yüzyıllar sonra alınan örneklerden ortaya çıktı ki, toprakta var olması gerekenden 100 kat daha fazla civa tespit edildi.

Bir diğeri Mezopotamya'da Gılgamış destanı olarak bilinen eski Türklerden bir örnek. İlk yazılı destanda Sümer kralı Gılgamış dostu olan Enkudunun ölümü üzerine ölümsüzlüğün çarelerini aramaya başlar. Ancak yorgunluktan uyuyakaldığında bir yılan onun belirlediği, onun dikkatini çeken bir otu yer ve deri değiştirir. Bu da Gılgamış hikayesinde insanın zamana karşı yenilgisini kabullenişinin bir öyküsüdür. Özetle insanlık tarihi boyunca farklı yollar, yöntemler, zamana karşı direnme, ölümsüzlük inancı, ölümsüzlük çabası için birtakım yollara başvurmaya itmişti.”

ERGENLİK DÖNEMİ ÇOK ÖNEMLİ

Beden algısında ebeveynin tutumlarının çok önemli olduğunu ifade eden Doğan konuyla ilgili şunları söyledi: “Çevremizde gözlemleyip çok zayıf gördüğünüz, gayet hoş karşıladığınız, güzel olduğunu düşündüğünüz biri kendisiyle çok fazla meşgul, kendisini beğenmiyor olabilir. Ya da balık etli olarak tabir edebileceğimiz, hafif kilolu, çok da güzel olmadığını düşündüğünüz bir kişi çok daha öz güvenli olabiliyor. Öyleyse beden algısı sadece nasıl göründüğüm değil, benim kendimi nasıl hissettiğim ile doğrudan alakalı. Ergenlik dönemi özellikle beden algısı için çok önemli. Çünkü hızlı bir değişim söz konusu ve bu değişikliklere uyum sağlama sürecinde bireyin yetişkinliğe adım atarken kendisini nasıl algıladığı çok önemli bir hal alıyor. Ergenlik dönemi literatürde ikinci bireyselleşme süreci olarak da anılıyor. Ergenlik dönemi için her zaman şunu söyleyeyim: Ergenlik dönemi bizim ikinci bir şans dönemidir. Çocukluk yaşantısında halledilemeyen meseleler bu dönemde tolere edilmeye çalışılır. O yüzden ebeveynin eleştirel, reddedici davranışları da ergen'in kendi bedenini kusurlu olarak algılamasına yol açıyor. Ebeveynin tutumları beden algısında çok önemli.”

GERÇEK BENLİK KENDİMİZLE BAŞ BAŞA KALDIĞIMIZ BİR ALAN

Gerçek benlik ile dijital benlik kavramıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Doğan konuyla ilgili şunları söyledi:

“Gerçek benlik ve dijital benlik birbirinden farklı kavramlar. Günümüzde yapay zeka algoritmalarının gelişmesiyle tercihleri ve her türlü bilgiyi manipüle edebiliyoruz. Bu dijital benlik dediğimiz şey kişilerin sosyal medya profilleri. Takip edilen içerikler, beğeniler, yüz tanıma algoritmaları, parmak izi gibi davranış kalıplarıyla oluşturulan birtakım avatarlar var. Biz bunlara dijital kimlik diyoruz. Daha çok vakit geçirilen içerikler, tükettiğimiz içerikler alınıyor ve bu veriler benzerleriyle bize sunuluyor. Sürekli takip ettiğiniz bir grup, bir fikir varsa! Mesela siz vejetaryansınız O’na yönelik yemekler yapan grupları takip ediyorsanız, algoritma sizin karşınıza böyle şeyler çıkartıyor.

Bu sadece sosyal medyayla ilgili değil. Örneğin bir internet sitesinden alışveriş yapıyorsunuz, girdiğiniz farklı platformlarda bunun reklamlarını görüyorsunuz. Sizin ilgilerinize ve tercihleriniz yapay zeka algoritmalarıyla sizin karşınıza sunuluyor. Böylelikle gerçek benlik ile idealize edilen güvenlik birbirine karışıyor. Gerçek benlik dediğimiz şey! Aslında ne bir gönderi de ne bir videoda saklı. Gerçek benlik derinlerde böyle sessiz kaldığımızda hatta başımızı yastığa koyduğumuzda o vicdan da dediğimiz şey. Bizim kendimizle baş başa kaldığımız bir alan. Dijital benlik ve gerçek benlik buralarda birbirinden ayrılmış oluyor.”

16 YAŞINDAN KÜÇÜKLER SOSYAL MEDYAYA BULAŞMAMALI

Sosyal medya kullanımında çok dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Sosyal medyayı icat edenler, önümüze getirenler bu kadar büyük boyutlara ulaşacağını düşünmemişler. Kendileri böyle anlatıyorlar. Bizim bunlarla karşı karşıya gelmemiz, kimin kimi manipüle ettiği konusu çok önemli. Bence onlar bizi manipüle ediyorlar. Ben öyle düşünüyorum. Sosyal medyayı kullanımımda çok dikkatli olmak gerekiyor ve özellikle gelişmiş ülkelerde anneler bununla ilgili çok mücadele etti. 16 yaşından küçük çocuklara kesinlikle sosyal medya kullanmaları yasak. Buradan seslenelim: Ben hep kendi öğrencilerime de söylüyorum 16 yaşından küçükseniz kesinlikle sosyal medyaya bulaşmayın.”

SOSYAL MEDYADA ÇOK VAKİT GEÇİRENLERİN ÖZGÜVENLERİ DÜŞÜK OLUYOR

Sosyal medyada çok vakit geçirmenin zararlarından bahseden Doğan şunları söyledi: “Çocuğa hadi demek yetmiyor. Hadi dersine çalış, hadi onu elinden bırak, onu sana yasakladım. Bu sadece çocuktan beklenen bir şey değil. Anne babalar aynı evde birlikte bir şeyleri paylaşmalı. Hatta yapılan araştırmalar da bize şunu göstermiş! Sosyal medyada çok vakit geçirenlerin özgüvenlerinin daha düşük, kaygı ve depresyon düzeylerinin daha yüksek olduğunu. Ve bir diğeri de sosyal medya kullanımı arttıkça insanların kendi hayatlarını olduğundan daha kötü algılama deneyimini ortaya çıkarıyor.”

SOSYAL MEDYA BİZE KALABALIK BİR ÇEVRE VADETTİ AMA KİM OLDUĞUMUZU GÖRMEMİZİ ENGELLEDİ

Sosyal medya ile ilgili çözüm önerilerini açıklayan Doğan konuyla ilgili son olarak şunları söyledi: “Beden dismorfik bozukluğuyla birlikte, beden algısı, dijital kimlik için bizim farkındalığımızı arttırmamız gerekiyor. Ulaşabildiğimiz gençlere, kişilere bu konuda destek olmalıyız. Bunun başında sosyal medya kullanımını sınırlandırmak geliyor. 16 yaşından küçük çocukların sosyal medya kullanmaları kesinlikle yasaklanmalı. Ebeveynler bu konuda kontrolcü olsunlar. Çocuklarının internet kullanımlarını daha çok kontrol etsinler. Her whatsapp mesajına girip bakmasınlar ama nerelerde vakit geçirdiğini, ne oyunlar oynadığını bilsinler. Sosyal medyada mümkünse birlikte arkadaş olsunlar.

Dijital dünyadaki görünürlük gerçek benlikle örtüşmelidir. Sosyal medya, internet kullanımlarını kısıtlamak olabilir. Sadece bir var olma biçimi değildir oradaki görünürlük. Başka birine benzemek, başka bir kişinin hayatını yaşamak bunlar sağlıklı durumlar deği. Filtreler, kurgular, montajlar, gerçeklik algımızı da bulanıklaştırıyor. Biriymiş gibi davranmaktan vazgeçip kendimizin nasıl bir insan olduğumuz, ne hissettiğimiz, davranışlarımızın temelinde neyin yattığına bir bakmakta fayda var. Aynı evlerde farklı ekranlara bakan insanlar olmamak dileğiyle diyorum. Çünkü insanlar birbirinin gözüne bakarlarsa iyi bir aile olabiliyorlar. Birbirleriyle etkileşim kurabilirlerse, tartışabilirlerse. Tartışmak, kavga etmek bile sağlıklı. Çünkü öyle çiftlerle karşılaşıyoruz, hiç konuşmuyorlar. Günlerce, aylarca küsler.

Sosyal medya bize kalabalık bir çevre vadetti ama aslında kim olduğumuzu da görmemizi engelledi. O yüzden gerçek benliğimizi bulabilmek için bir tıkla ekrana bakmak. Sosyal medya profillerinde, videolarda gezinmek değil, kendi iç gerçekliğimize dönmeyi çok önemsiyoruz. Gerçek benlik değişmeyen, gözlemleyen, bilen ve hisseden özdür. Esas dönüşüm anda kaldığın, farkında olduğun ve hissettiğin, kim olduğunla ilgili bir şeydir.” ifadelerini kullandı.

Afyon'da puslu hava ve soğuk etkili olacak
Afyon'da puslu hava ve soğuk etkili olacak
İçeriği Görüntüle

Programın tamamını aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz.

https://youtu.be/9KN8XWCUucE